Utandım yazmaya,
O kadar çok söz vermişim ki.
Ve hiç de adetim olmadığı halde tutamadım onları...
Kitap telaşına dalıp bir de üstüne hayatın çok zor dönemlerinde gezindim durdum.
Aslına bakarsanız bir şeyler hala tam anlamıyla düzelmiş değil ama umudum var, inançlıyım, düzelecek gibi hissediyorum.
Yazmaya,içimi dökmeye, dertleşmeye, belki de hiç tanımadık gözlerden kendimi yeniden görmeye ihtiyacım var epey bir zamandır.
Saçma sapan bir hastalıkla mücadele ediyorum, seneler önce yaşamış ve atlatmıştım ancak yeniden kapımı çaldığında çok da güzel gelişmeler olmadı hayatımda.
Nedir bu hastalık?
Belki de bazılarınızın yaşadığı ya da yakınlarında gördüğü, ismini telaffuz etmesi kolay, yorumlaması basit gibi görünen ama tıpkı bir buz dağı gibi görünmeyen karanlık yüzünü bilinçaltınızda saklayıp size olur olmaz zamanlarda bıyık altından ustaca gülerek merhaba diyen haz etmediğiniz biri gibi..
Uzatmanın alemi yok.
Mücadeleden zaman zaman yıldıran, zorlayan, hayattan bezdiren:
Panik atak.
Bu saçma sapan korkular, endişeler, sokağa yalnız çıkamamalar çarpıntılar, soyutlanmalar, antidepresanlar...
Dışarıdan kimsenin fark etmediği anda bile içimde kopan fırtınalar..
Sebeplerini biliyorum aslında, belki de yazarsam daha iyi olacak ferahlayıp çözüm bulacakmışım gibi geliyor.
Bir gün iyi bir gün kötü,bir an tamamen atlatıp umutla dolmuş, ertesi saat yine bir atakla yıkılmış yaşamak kolay olmasa gerek.
Neyse ki artık sıyrılmaya ve düzelmeye çalıştığım bir dönemdeyim.
Peki nasıl atlatılır bu lanet olası panik atak?
Allah dağına göre kar verir. Sevdiği kullarını sınar. Her gecenin sabahı vardır. gibi sözleri arka arkaya söyler, olumlamalar yapar, kitaplar okur, ilacınızı düzenli alır, beslenmenize dikkat eder, her şeyi iyi yönünden görmeye çalışırsınız.
Zaman geçer her şey düzelir, doktor ilacı bırak artık der, bırakırsınız, sonra pat bir kaç ay sonra kabus geri döner. İşte bu da savunmanızda açılan koskoca bir yaradır.
Benim gibi insanlara mutluluk dersleri yazan, anı yaşayın diyen, bir sürü zor an mailine cevap vererek destek olmaya çalışan, tek başına uçağa binip hiç bilmediği şehirlere giden, özgürlüğüne düşkün, yalnızlığı seven ve kendine güvenli biri için ne kadar ironik bir durum değil mi?
Kâh telkinlerle, kâh ilaçlarla atlatmaya çalışsanız da bütün kontrolün ve ilacın içinizde olduğunu bilmek ve o ilaca ulaşamamak kadar enteresan bir durum da yoktur hani.
Kolunuz ya da bacağınız ağrıdığında, fıtık olduğunuzda, ne bileyim işte herhangi bir hastalıkta görünen bir şeyleri iyileştirmeye çalışmak çok daha kolay şüphesiz. Ama beyniniz, duygularınız.İşte onu iyileştirmek çok daha zaman alıyor inanın bana...
Bu duruma gelmemin suçlusu kim- tabii bir suçlu aramam gerekiyorsa. Yine ben miyim?Yoksa yaradılıştan gelen ve sonradan öğrendiğim bilgiler mi?
Özeleştiri zamanı!
Tamam kabul ediyorum, bunu narsistlik ya da megolomanlık olarak görmeyeceğinizi biliyorum, evet fazla zekiyim..Ne gelirse başıma bu zekadan geliyor, kafam çok çalışıyor, değil leb l demeden lablebiyi algılıyor bir de seziyorum.
Çok kuvvetli bir 6.hissim de var..Evlere şenlik.Böyle röntgen makinası gibiyim.Herkesi her şeyi tahlil ediyor, olayları önceden görüyorum...
Başka neyim var, evet ben haddinden fazla duyarlıyım...Hatta uzun zaman mide doktorum olan çok sevgili bir abimin beni ilk kez görüşünde koyduğu teşhisi de sizinle paylaşmak isterim. Demişti ki "Bu kız, televizyonda evsiz bir sincap görse, oturup onun için üzülüp ağlar." Adam bir kez görmeyle dann! diye teşhisi koydu, ne yazık ki ben böyle bir salağım işte!
Zeki, duyarlı, hisleri kuvvetli, duygusal, hassas, deli dolu, insanları kırmaktan korkan...
Başıma ne geldiyse iyilik yapmaktan, iyi düşünmekten geldi zaten :)
Eskiden böyle değildim ben, özellikle evlendikten sonra çok daha hassas oldum. Kolay değil insanın 29 yıllık evini bırakıp başka bir düzene geçmesi. Evlenmek büyük sorumlulukmuş, bir süre altında ezildim...
Tek çocuk olarak fazla pohpohlanmış ben kocamdan bunları göremeyince kabuğuma çekildim.
Sonra işlerimiz bozuldu, sonra parasız kaldık, sonra ailem başka bir şehire taşındı sonra da işsiz kaldım ve hala iş bulamadım...
İşte tüm bunlar arka arkaya gelince, o yerinde duramayan, özgür ruhlu, sosyal, para harcamaya alışık kadın gidip yerine parasızlığı ve gelecek kaygısını yaşayan, ailesi uzakta sanki yalnız kalmış gibi hisseden bir hatun geldi.
Evde otur tüm gün tek başına..Sonra panik ataktan sonra bir de sokağa çıkama tek başına!
Allahım kabus gibiydi hayatım! Ne çektiğimi kelimeler kitaplar anlatamaz...
İş aradım aylardır , 2. görüşmeler, 3.görüşmeler şunlar bunlar, git gel git gel.
Tık yok..deli oldum, neye elimi atsam kurudu, home office çalışırken bilgisayarım bozuldu, yenisini alamadım hala bekliyor tamir için, para kazanmak için bilgisayara ihtiyacım var, yani uzun lafın kısası ;
Hayat kedi ben de minik savunmasız bir fareyim bir dönemdir...
Önceleri Paxil ile 1 yıl devam eden ve sonlandıktan sonra yeniden hortlayan panik atak tedavim şimdilerde Prozac ile devam etmekte...İlaç almamak için ne kadar direndiğimi bir bilseniz..Ama yok olmadı, ilerledi ve mecbur kaldım.
Şimdi çok daha iyiyim, ilacın yan etkileri zorluyor biraz ama daha da iyi olacak her şey.
Bunca sıkıntının arasında 3.kitabımı da Eylül ayı gibi çıkartıyorum!
Bana dua edin, bundan sonra da güzel ve düzenli yazarak, paylaşarak, sizleri okuyarak daha iyi olmayı hedefliyorum.
Panik atak yaşayanlar ise lütfen yorumlarını esirgemesin.
Herkese yeniden merhaba!
Güneşli, sıcak ve iyi günler gelecek...
Biliyorum çok yakında...