Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

30 Haziran 2009 Salı

"Bir sabırlı bir telaşçı"

Sağlığın önemini anlatmaya gerek var mı bilmem,
Nereniz ağrırsa canınız ordadır, ben de artık kendimi dinlememeye, geçmesi için dua etmeye ve perhize devam etmeye karar verdim.
Doktorlardan nefret ediyorum, niye diyeceksiniz, onlarsız da onlarla da olmuyor çünkü.
Her doktor iyi değil, hemen teşhis koyamıyor, tetkikler,filmler,oradan oray gidip gelmeler..Artık yoruldum, bunaldım, doktora falan gitmek istemiyorum,hasta insanlar görmek istemiyorum, eczaneye girmek istemiyorum, bu yüzden bıraktım akışına.
Alt tarafı mide sorunu dedim, başımı da döndürse, hazımsızlık da çeksem, her doktor aynı şeyleri söylüyor bıktım artık..
En son mide doktoruma demiştim ki "hazımsızlık ve spazmla beraber baş dönmesi sersemlik hissi yaşıyorum" yok dedi alakası yok, başka şeydendir.Ama 100 kere olduysa 100'ün de de böyle oldu,onun dışında başım dönmüyor bu sıkıntıyla başlıyor dediysem de ıhh inanmadı.
Ben de dedim ya gerçekten yıldım artık, geçmişte de yaşadım, geçer bunlar da...
Her bulduğumu yemeden önce düşünecektim:))
İş yerinde ise ilginç gelişmeler yaşıyorum, üstün üstü beni çağırdı, kimseye yapamıyoruz ama size işte şu kadar bi zam yapacağız dedi.Sonra bu sabah da icra kuruşu başkanı çağırdı, dedim ki ben memnun değilim bu maaştan zam da yapıldı ama yine de çok düşük.
Benden çok memnun olduklarını kısa zamanda çok iyi iş çıkardığımı, bu nedenle dönem ortası ya da yeni yıl başlangıcında yine bir zam olabileceğini söyledi.Şaşırdım, benden memnun olmalarını dile getirmeleri ve hiç gerek yokken zam sözü vermeleri çok güzel bir gelişme.
Zaten hepsi birarada olmaz bu güzelliklerin, şimdi gözümde zam yok sağlığım gelsin diyorum, sağlık gelince diyeceğim ki zam nerde...
Öyle yada böyle zaman akıp geçiyor işte, halimize şükretmek gerek diyorum ya boşuna demiyorum mesela bir karıncadan bahsedeyim size, daha 9 yaşında, hastacık olmuş:( 2 kez kemoterapi görmüş, koltuk değnekleriyle yürüyebiliyor, tek gözü ağır kemoterapiler yüzünden görmüyor...
Bir diğeri çölyak hastası, hep diyetle yaşamak zorunda, bir diğeri ise duyma engelli...Daha miniminnacıklar, bu yaşta nelerle baş etmek zorundalar,yine de yüzleri güleç,aydınlık,hayat dolu, sevgi dolu...
Onlara bir sarılmak unutturuyor her şeyi, kocaman sarılayım diyorum geçecek diğer tüm sorunlar, yeter k iiçini rahat tut ful, biraz daha dayanmalısın, bak tatile 3 hafta kaldı diyorum:)
Bu arada tatilim 3 hafta sonra başlayacak, artık izne çıkmadan kendimi iyice toparlamak, sorun yaşamamak,doya doya bir tatil geçirmek istiyorum.
Bol bol dinlenip,fotoğraf çekip,hayattaki minik güzelliklerle avutacağım kendimi,
O minik güzelliklerde gizli zaten hayat, ahengini hiç bozmuyor.
Bir iyi bir kötü, bir sağlıklı bir hasta, bir mutlu bir mutsuz, bir düşünceli bir boşvermiş, bir sabırlı Sonsuz bir uyum var, çark dönüyor, biz savruluyoruz, sonra tekrar yerlerimize geçiyoruz başımıza gelecekleri bekliyoruz.
Hep bir koşturmaca hep bir uğraş, hep bir acele.
Kıyıda köşede bir kaç güzelik bulup tadını çıkarıyoruz, şanslılara, gamsızlara bakıp iç çekiyoruz:)
Bir siyah bir beyazız işte,
Biz değerliyiz ama zamanımız bizden değerli,
Oysa uzaktan bakınca görüyoruz ki öylesine akıp gidiyor...

29 Haziran 2009 Pazartesi

"Yakınlardayım, geliyorum"


Uzun zamandır yoktum yine,

Bir görünüp bir kayboluyorum,

Tamam tamam en kısa zamanda buradayım,

Sağlık sorunları, vs.yordu beni biraz,

Çok özledim sizi,

Herkese sevgiler:)

22 Haziran 2009 Pazartesi

"Bir kaç sıkıntılı gün"

Elimi ani bir refleksle asansör kapısının arasına sokma girişimim ertesi gün su ısıtıcısını elimden düşürüp ayak parmağımı morartma macerasıyla devam etti. (Isıtıcı boş olmasaydı neler olurdu artık onu bilemiyorum...)
Bu durumum da, bir gün topallamama ve terlikle işe gelip de herkesin "aaa terlikle gelmiş yasak değil mi?"diye sürekli soru sormasına neden oldu.İnsanlar neden meraklıdır bu kadar çözebilmiş değilim.
Hepsine "sana ne"deyip akabinde dil çıkarmak geçiyor içimden,fazlasıyla mı çocuğum yoksa hak ettikleri davranış bu mudur bileniyorum.
Ondan sonraki 3 gün de midemde dayanılmaz ağrı ve şişkinlikle uykusuz geceler geçirdim, şişkinlik çarpıntı yapıyordu, çarpıntı baş dönmesi, mide ilaçları,uykusuzluk derken..bu arka arkaya gelen aksilikler yüzünden sigortalarım attı, moral bozukluğum da eklendi.
Şükürler olsun şimdi daha iyiyim, kirazlar, dondurmalar, soğuk sular derken gastriti ve ibs'si olan bir bünyem olduğunu unutup kendimi kaybettim.Sonunda da hemen düzelmiyor tabii ki, beklemedeyim...
Bunların dışında sorarsanız nasılsın diye?
İyiyim çok şükür, iş-ev arası mekik dokuyorum.
Tüm olumsuzluklarıma rağmen haftasonu ailemle huzurluydum...Şile'ye gittik ve çok güzel vakit geçirdim.Babamın babalar günü için iyi bir sürpriz olacağını düşünmüştük, iyi de oldu, eğlenceliydi ama alabildiğine sıcaktı!
İş yerinde ise durumlar aynı, son saçmalıklar yüzünden toplantı istedim müdürlerimle.
Toplantıyı açarken, ilk konu olarak üstün üstünün benimle konuştuklarını anlattım.Zam olayını, departmanımı kapatma düşüncelerini,sizden memnunuz ama isterseniz daha iyisini bulup gidebilirsiniz zihniyetini...
Çok şaşırdılar çünkü tahmin ettiğim gibi haberleri yoktu, üzüldüler ama biz seni bırakmayız merak etme dediler.Durumu açığa kavuşturacaklarını söylediler.Meğer geçen hafta genel toplantıda müdürlerim benimle ilgili çok güzel bir örnek vererek benden bahsetmişler, ama "bu kişi" benim nasıl çalıştığımı bildiği ve müdürlerimin de benden çok memnun olduğunu bildiği halde sırf zam vermemek için beni tehdit ediyormuş.Ben bu sonucu çıkardım öncelikli olarak...
Ve ne kadar anti profesyonel olduğunu bir kez daha gösterdi bu davranışıyla, yöneticilik paraya ya da mal varlığına bakmıyor, yetenek,beceri,sağlam karakter ve eğitim istiyor.Ama bunda ne gezer...
Sakarlıklarım, ağrılarım,iş maratonum, gezmelerim ve herşeye rağmen bir şeyleri unutabilmek için farklı mekanlarda bulunma durumum devam ederken bir yandan da asker özlemi var içimde.2 ayı bitirdik, 3.aya geliyoruz.Zaman çok çabuk geçiyor görünürde, ama "özlem" kelimesi öyle derin ve ağır ki tahmin edemezsiniz.Telefonda sesini duymak bambaşka bir şey, çok şükür ki duyabiliyorum, rahat ve iyi.Ama görememek, dokunamamak bambaşka bir şey...
Bu durum rçekten beni yalnız ve kendi içimde bırakıyor bazen..
Tatilimi düşünüyorum, ama en önemlisi sağlığımı düşünüyorum, bol egzersiz gerekiyor biliyorum. Geçirdiğim büyük rahatsızlığın bir takım izleri kaldı hala bunları görüyorum, daha doğrusu ne olsa ağrım ya da sıkıntım rahatsızlık yaşadğım bölgede kendini gösteriyor.Sanırım hassaslaştığım için...
Eeee ne demiş Bülent Ortaçgil "hepsi geçer hayat kalır..."
Aynen öyle, bugün yaşanır bunlar yarın yaşanmaz, önemli olan umudum olsun, güleryüzüm olsun, huzurum olsun.
Daha iyi, daha sağlıklı ve mutlu günlere...

15 Haziran 2009 Pazartesi

"Döndüm!"

Geldim geldim burdayım,
Farkındayım çok ara verdim, çok boşladım ama morallenmiş, yenilenmiş, keyiflenmiş olarak döndüm işte:)
Haftasonu tatil için biraz alışveriş yaptım, Moda'ya gittim, deniz havasını soludum, ciğerlerim bayram etti,içim açıldı,yüzüm güldü!
Cumartesi günü nazar değdi yalnız bana, epey bi canım yandı ama daha iyiyim çok şükür.Ne oldu hayırdır diyeceksiniz, tam alışveriş için çıkacağız, annemle asansöre bindik, bizim asansör sensörlü kalın kapılı olanlardan, otomatik kapanıyor.Kapı tam kapanmak üzereyken babam bir şey söyledi ben de süzme salak gibi gittim elimi sensör görür diye kapının arasına soktum.Nasıl böyle bir şey yaptım bilemiyorum ama o kadar yakından kör nokta bir şey göremedi, elim çat!!annem içerden elimi çekerken babam da dışardan kapıyı kanırtıp düğmeye basarak açtı kapıyı ama nasıl canım yanıyor sağ elimde bir parmağın ucunu hissetmiyorum.Hemen buz koydular, bir jel var ondan sürdüler.Ben hala acımdan titriyorum, sonra uzun süre makyaj akmış, elimde buzlar, çanta fırlatılmış bekledik, gitgide daha azaldı acısı, parmağımın ucu kan topladı, zonk zonk zonkladı saatlerce..Kendimi tam anlamıyla iyi hissedince saat geç olmasına rağmen çıktık, zaten alışveriş yaparken de çok dikkat ettim.Ama hala tırnağımdaki acı tam geçmedi,hala hafifi hafif acısı var, böylece böyle ani hareketleri yapmaktan kaçınmayı öğrendim.Ama ilk müdahale buz ve merhem morarmayı engelldi, hiç morarma yok şükür. Bir daha tövbeler olsun elimi kolumu oynatmam o kapı arasında.Korktum artık!
Günün eğlenceli kısmına gelelim, alışveriş istediğim gibi gitti, uygun fiyata indirimden ihtiyacım olanları aldım, öyle çok açılmadım, kredi kartı kullanmadım.Bikinilerim içime sindi, güzel renkli oldular.Pareo niyetine de dün Moda'dan 2 şal aldım.Beğendiğim bir bluzun farklı renklerinden bir kaç tane alarak 10 gün sonra bir daha "ay bunun kumaşı çok güzeldi gidip bundan başka renk alayım" deyip de yeniden dolaşmayı, denemeyi ve bulamama riskini ortadan kaldırdım.
Kısacası güzel bir geçirdim annemle.Pazar günü de ilkokul arkadaşımla Moda'ya gittik, epey sıcaktı, Ali Usta'ya uğrayıp kilolarla geri döndük:)
Bugün de suratsız insanların kalesi olan işyerime geldim.Servis mevzuunda bir şeyler olmuştu hani hatırlarsanız, yazmadıysam kısaca özetlemekte fayda var.Şimdi 2 servis var çıkışta, biri olmazsa diğeriyle gidiyorum ben,ulaşım müdürü bana öyle demişti.Ben diğer servise ne zaman binsem bbir kadın var cadı,bunu alerji tutuyor:) Rahatsız belli, yerinde duramıyor, en sonunda söyledi yanındakine "işte güzergah değiştiği için şoförler ayrılıyor Ful yüzünden" diye..Güzergah değişikliği de benim için gidilen 100 metreden ibaret! Ben de inanmamıştım ne alaka demiştim, sonra bu üsteleyince, ben buna sert çıkınca,yaptığınız ayıp deyince her görüşünde beni selam vermeye, cicim ayakkabın harika, yok bluzun süper, çok güzelsin gibisinden vıcık vıcık iltifatlar yağdırmaya başlamıştı.
Ne yazık ki bu kadınla yine aynı servisteyiz, ama yalanı geçtiğimiz Cuma günü ortaya çıktı.O gün servis yoktu, ulaşım müdür bıraktı bizi eve, dediler ki neden bu kadar sık şoför değişiyor adam dedi ki, "birinin kolunda sorun vardı, biri ücreti az buldu, birini biz beğenmedik,birini de malum hanım beğenmedi"dedi. O zaman dedim ki pes ya! Meğer gizliden gizliye müdüre söylüyormuş bu adamı beğenmiyoruz diye, adamı işten çıkarmışlar, bu da suçu benim üzerime atmaya kalktı! Ful gelince adam fazladan yol gidiyor onu yüzünden diye. Zaten yalanının bir gün ortaya çıkacağını biliyordum da bu kadarını beklemiyordum.Demek ki havadaki bu negatif elektriği hissetmem boşuna değil!Boşuna demiyorlar artık her dört kişiden biri ruh hastası diye!
Beni enterese etmiyor, ben işimi yapar, gider gelirim,askerimin dönüşüne,izin günüme gün sayarım,öyle insanlarla muhattab dahi olmam.
Daha anlatmak istediğim,yazmak istediğim çok şey var ancak parmağım zonkluyor hafiften dinlensem iyi olacak:)
Güzel, sağlıklı bir hafta geçirelim,
Bu arada Ayça'm İstanbul'a hoşgeldin!

9 Haziran 2009 Salı

"ne oldu bana?"

Neler oluyor?
Nerdeyim ben?
Sıcaklar başladı, öyle bir başladı ki sersem tavuk gibi oldum!
Kafam düşük, kollarımı kaldıramıyorum, şiştim resmen ne oluyo bana:)
Hep 46 kiloydum ben, şimdi 50 oldum. Tüm bluzlar XS-S tabi şu an Medium olarak hiç bir şeye giremiyorum tüm pantolonlar 36 idi düğmeler kapanmıyor.
Aldı mı beni bir panik, bir moral bozukluğu...
Ofisimde klima yok, vantilatör yok, camları açmaktan rüzgarda kalıp boynum da tutuldu bi de..
Öyle keyifsiz tatsız tuzsuzum, bol egzersiz ve suya verdim kendimi.
Hani bıraksan bütün gün bir mindere kıvrılır uyurum.
Hafifi yemeye çalışıyorum, bir de bu iş yeri kıyafet konusunda boğuyor beni, çok fazla takıyorlar.En az 5 tane parmak arası terliğim vardır giyemiyorum.
Yazın sürekli bakımlı olma durumu zamanımın çoğunu alıyor zaten, maaşın bir kısmı ona gidiyor maşallah.Bir ayakkabı aldım önü 3 cm açık onla geziyorum habire.Sıkıldım, patladım, şortumu parmak arası terliklerimi askılı bluzumu giymek istiyorum ben:)
Bu aralar pek bi gıcığım, hafiften etliyim, bir de sevgilimi çok özledim...
Eski Ful olana kadar nadastayım,
Sizleri özledim!

3 Haziran 2009 Çarşamba

"Soğuk"

Korkuyorum...
Geceleri geç saatte sokağa çıkmaktan...
çabuk fark ediliyorum biliyorum bu yüzden akşamları yalnızsam fazla makyaj yapmıyorum,üzerime alacak bir şalım var hep çantamda duruyor.
Vapurda karşımda oturan, minibüste yanımdaki adam, belki de durakta otobüs beklerken yanımda oturan kadın tehlikeli midir bilemiyorum?
Kadıköy,Beyoğlu,Beşiktaş;neden giderek çirkinleşmeye başladı buralar, koyu tenli siyah saçlı adamlar, pis bakışları var, ter kokulu, dar pantolonla sivri burun ayakkabı giyiyorlar.
Hep soğuk bakışları, bana mı öyle geliyor yoksa, herkes daha mı duyarsız eskiye oranla, kimse kimseyi umursamıyor mu artık yoksa?
Geçenlerde öyle birini gördüm, yolda yatıyordu, gündüz, herkes yanından geçiyor ama adamın gözleri...gözleri açık, ölmüş, sokak ortasında şehrin göbeğinde bir ceset öylece duruyor.
Kimse bakmıyor, bakamıyor, bakan da var, ambulansı aramışlar mı? Kimdir? Tipine bakılırsa tahmin etmek pek de zor olmaz aslında.
Neden ölmüş?
Sabah gazeteyi okuyorum.Bir cinnet daha.Adam ailesini teker teker doğramış, biri komşusunun minik kızını öldürüp sobada yakmış, birileri gelmiş köyü basmış bebekleri, kadınları 4 tabur insanı katletmiş, doğuda güneydoğuda gencecik insanlar mayın tuzağına düşmüş şehit olmuş.Üniversiteli erkek arkadaşı kızı parçalamış,yeni doğan bebeği öldürmüşler, bir kaçı da çöpe bırakılmış-mış-mış. Mış ekli kullanmak gerçekliğini örter mi tüm bu vahşetin.
Nedir çözüm?
Çıkıp insanları sakinleştirmeli belki de, biraz umut vermeli,yalan da olsa bu insanların umuda ihtiyacı var, biraz imkanlar zorlanmalı, insanlar maddi zorluklardan biraz olsun sıyrılmalı.
Doğum kontrol yöntemleri geliştirilmeli, bunca bebek sahipsiz kalmamalı sokaklarda, ilk nefesten sonra toprağa karışmamalılar.
Sosyalleşmeliyiz, dost edinmeli,güvenmeli, eğitime önem verilmeli, şiddet içerikli pek çok yayın kaldırılmalı bir de, bazı şehirlere vize konulmalı, daha sıkı ama daha düzenli kurallarla yaşamalıyız.
Çocuklara devlet okullarında da psikolojik destek verilmeli, cinsel eğitim en baştan anlatılmalı.
Bilgisiz, cahil, sevgisiz insanlar başkalarına zarar veriyorlar ve hapishaneler adam almıyor artık, mezarlıklar da insan....
Neler oluyor bize?
Nedir bu yaşadıklarımız?
Kötü bir kabus gibi.her an her yerde karşılaşırız gibi.
Yasemin kokan bir bahçede pahalı şezlongunda haftasonundaki avrupa seyahatini düşünerek deniz manzarasına bakmak değil yaşamak,
Bütün bu uçurumlar yaşandığı için buralardayız,ayrımlar olduğu için, gelir adaletsizliği,yaşama en yenik başlamak belki de.
Sevgisizlik, hoşgörüsüzlük, umutsuzluk, umarsızlık, geleceğe dair inançsızlık...
Tüm bu olaylar olurken, sonumuz ne olacak derken en üst kademedekiler televizyona çıkıp insanlara "sen edepsizsin, sen haddini bil" derlerse ne olur bizim sonumuz?
Toplumsal cinnete ramak kaldı.
Herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün,
Ben bu durumu önlemek için ne yapabiliriz?

2 Haziran 2009 Salı

"İlk yazı"

Diğer blogum "melodik minör"de ilk yazımı yayınladım!
Henüz başlangıçtayım,
Zamanla değişecek, genişleyecek ve önerilerinizle güzelleşecek:)

"Tepkinizi iletin!"

Tesadüf eseri gördüm,
İyi ki görmüşüm,
Eğitim adına nice insanları okutan adam eden, sağlık adına iyileştiren ve bir vakıf kurarak binlerce gence gelecek veren bir insanın vefatıyla ilgili çirkin bir karikatür fark ettim.
Köy köy demeyip en ücra köşelere kadar gidip şifa dağıtmış, ışık dağıtmış bir insan için yazılanları hayretle okudum,
Türkan Saylan'ın ölümü ile dalga geçecek kadar alçalmış insanlar olduğunu gördüm.
Linkini veriyorum,
Tepki mesajlarımızı yazmak onlara prim verecektir ama bir şikayet mertebesi de olmalıdır,
Kimi kime şikayet edeceğiz.....

1 Haziran 2009 Pazartesi

"Neredesin Ful ?"

Bir kayboldum pir kayboldum, günlerdir tek satır yazamadım farkındayım... Üstün üstüyle maaş ve gelecek meselesini konuştum, yıllık iznim belli oldu,sonra haftasonu işlerim vardı, bir de mezunlar günü yemeği derken bir de baktım koşturmacadan yorgun düşmüşüm.
Tatil için bir şeyler ayarlama derdindeyim, ailemle çıkacağım da, maaş ve tatil fiyatları arasındaki uçurumdan sonra yine Türkan teyzemin tertemiz, klimalı, televizyonlu dairesine talip olacağız gibi geldi. Türkan teyze işletmecidir akrabam değil:) Yalnız çok temiz ve güvenlidir oteli. Senelerdir gideriz artık hangi oda nasıldır, manzarası,mutfağı, balkonu biliriz.
Bugün yine konuştuk geçen seneki fiyattan ayarlarız dedi, akşam bizimkilerle bi konuşup hesap yapalım yarın netleşir herhalde..Şu an beni tek mutlu eden şey tatil.İznimi bol tutmuşlar sağolsunlar, özür mahiyetinde belki de..Çünkü hala ufukta zam yok, sadaka gibi bir tutarı belki ekler belki eklemeyiz, Ağustos sonu yeniden konuşalım,ilk size zam yapacağız farkındayız sizi çok zorluyoruz ama top sizde daha iyi imkanlar bulursanız siz bilirsiniz de dediler.
Üstüne üstlük kurumdan çıkarılan epey arkadaş var ve kendi rızasıyla istifa eden bunalmış, böyle yer görmedim diye kaçanlar da var.
Benimse tek düşündüğüm tatil... O kadar bunaldım ki, artık bu iş olaylarının gerçekten de kısmet ve şans işi olduğunu biliyorum. Bir yakın arkadaşım işte çalışırken başka bir yerden teklif aldı, 2 maaşta bir ikramiye, yakacak yardımı alıyor.
Üstelik servisi de var, öğle yemekleri de resmen lokanta gibi.Bu arkadaşımın durumu da iyiydi, maddi açıdan çok iyidir ama para parayı çeker işte, bu da doğrudur.Ben de eski kurumumda ikramiyeli çalışırdım, ilaç gibi gelirdi ama yolu çok uzaktı ve servis yoktu.
Perişanlığa, trafiğe 2 sene dayanabildim ayrıldım. Neticede iyi maaşlı bir işim olacak mı bilemiyorum artık umudum kalmadı.
Bunları boşverelim de önemli olan yazın gelmesi ve tatil! Tatili düşündükçe mutlu oluyorum, sonra eylülün ortasında sevgilim gelecek... Elbet her şey düzelir, yeter ki sağlık olsun.

Bu arada müzik blogu için çalışmalarım sürüyor:)

(Bu arada kayıtlarımı yayınlıyorum ancak saatler sonra kumanda panelinde izlenilenler arasında görüntüleniyor...Bazen de hiç..Bu durum canımı sıkmaya başladı!)

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!