Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

28 Ekim 2010 Perşembe

"insan olmak yetmez, yetmiyor zaten,superman olmak lazım bazen!"

İnsan üstü yaşıyoruz aslında, hiç bir şeye vaktimiz yok.
İş güç, koşturmaca ek işler derken yapmak istediğim hiç bir şeyi yapamıyorum.
Neredeyse 15 gündür bloguma yazamamışım,dünya daha mı hızlı dönüyor ne?
Bir şeylere ihtiyacım var, ama o ihtiyaç duyduklarımı almaya vaktim yok.
Kursa gitmek istiyorum vaktim yok.
Kendimi çok yorduğumda hasta olduğum için çok yorulma lüksüm de yok.

Ama her şeyden memnunum, istediğim kadar zam almadım, altın madeni bulmadım, hala arabam yok ama her şey bu demek değil bunu öğrendim.

Kısacası güzel geçiyor hayatım ona bir itirazım yok , her şeyi olduğu gibi kabullendim o da tamam...

Şurada kimbilir kaç senemiz kaldı? 29 yaşıma kısa bir süre var ama bir bu kadar daha yaşayacak mıyım bakalım?
Sakin,huzurlu bir hayat için tüm bu çabam..sevdiğim insanla sakin bir hayat sürmek, doğayla ve kedilerimle iç içe bir yaşam gibi..residance'larda, lüks arabalarda gözüm yok..sade ve tutku dolu bir ilişkim, hayallerimi gerçekleştirebileceğim sağlıklı, doğal, renkli bir hayatım olsun yeter.
bunun için de superman olmaya gerek var mı bilemiyorum ama bu aralar tüm bu koşturmacaya yetişebilmek için kripton gezegeninden gelen insanüstü güçlere ihtiyacım var!
Bunun için de olumlu düşünmek ve enerjiyi yüksek tutmak lazım.
O halde en iyisi "mutluluk derslerimi"bol bol okumak ve uygulamaya çalışmak sanırım.
Tüm "MUTLULUK DERSLERİ" yazılarıma işte burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Superman olup uçamayız ama hayata daha olumlu ve güzel bakabiliriz...




15 Ekim 2010 Cuma

"yoruluyorum öyleyse varım..."

Şu yukarıdaki resimdeki gibi koşarak evime gitmek istiyorum.Yakında şirkette her birimize birer uyku tulumu alıp bizi burada yatıracaklar gibime geliyor.
Eskiden bir kişinin iş yaptığı departmanda şimdi aynı işte görevli 4 kişi var ama o dört kişiyi toplasan 1 adam etmez öyle söylemek lazım.
Odamdan çıkıyorum,
Bulunduğum bina epey büyük.Eksi ve artı katları olmak üzere yaklaşık 10 kat ve hangar gibi.
Binanın 2 ayrı bölümü var ve bu bölümler birbirine bağlı ancak kartlı sistem ve güvenlik nedeniyle her yerden geçemiyorsunuz.
Kart okutup dııııııııt sesiyle yine mi yaa deyip küfrü basıyor ve tabana kuvvet merdivene yöneliyorsunuz.
Bugün işim gereği bir malzeme istettim ve belli bir saatte bana ulaştırılması için 2 gün boyunca mail ve telefon yoluyla bunu ilgili kişilere bildirdim.
Bunu teslim almak için 2 kat aşağı indim ilgili müdüre söyledim sıratıma baktı "hı" dedi.Evet sadece "hı" dedi:)O kelimeye benzer ima olumlu mu olumsuz mu anlamadım, gittim bir başkasına sordum,henüz gelmedi dedi, bunun üzerine 2 kat yukarı çıkıp odama gidip oradan gerekli kişiye telefon ettim ama onun da benim gibi telsizi olmadığı için ulaşamadım.
Sonra sürekli meşgul asansörü beklemek yerine diğer bölüme geçip 2 kat aşağı indim ama orada da kartım yetkisiz olduğu için kapıda kaldım!
Allahım sen bana sabır ver diyerek bu sefer farklı bir yoldan gittim, merdivenleri kaç kere inip çıktığımı hatırlamıyorum.
Kendimi labirente peyniri bulmaya çalışam kobay faresi gibi hissettim!
Nihayet ilgili kişiyi bulup malzemenin henüz gelmediği bilgisini verdim,ne yapalım diye düşündük biraz nefeslenip malzeme geldiğinde beni arayacakları için odama geri döndüm,bu sefer şükür ki asansörle.
Sonra organizasyon için gerekli başka bir malzemeyi arayıp telefonla getirtmelerini katta beklediğimi söyledim,gerizekalı siz gelin alın diyeek telefonu kapattı.
Aşağı inip yine o mazlemeyi aldım, sonra işleri hallettim yine diğer tarafa geçip yürümekte olan işleyişi kontrol ettim ve odama geri döndüm ki beni aramışlar malzeme gelmiş.
Yine 2 kat aşağı inip malzememi aldım ve 2 kat yukarı çıkıp diğer binaya geçip oradaki merdiven faslını da bitirip teslim ettim.
Yuhh!diyorsunuz değil mi, ben de öyle dedim.
Yüzlerce basamak merdiven inip çıktım, oradan oraya koşturdum durdum...Kendimi bir hoş hissettim tansiyonum düştü,ağzıma attığım bir kesmeşekerle durumu kimseye çaktırmadan atlatmaya çalıştım.
Bir kadını bu kadar koşturan, yardım etmek yerine ayağına çağıran, imkanı varken kullanmaktan kaçınan, centilmenlikten, saygıdan görgüden nasibini almamış tüm bu öküzlere pes diyorum.
İyi ki bu adamlardan ailemde, arkadaş ya da dost çevremde yok...
Bunlar bildiğiniz öküz ama kendilerini insan zannediyorlar, elbise giymekle, koltuğa gömülmekle,arabanın alarmına basıp da kapılarını açarken etrafa bakıp gerinmekle insan olunmuyor işte...
Sen ne kadar merhametlisin, ne iyilik yaptın,imkanlarını kullanarak kaç kişinin işini kolaylaştırıp içten teşekkür duydun önemli olan bu.
İşte..biliyorum uzaylıyım, böyle adamlar bastı etrafı, artık hönkürerek konuşan, gerinen, göbeğini kaşıyan cahil, görgüsüz, ruhsuz mağara adamlarının devrinde yaşıyoruz.


8 Ekim 2010 Cuma

"kullanıcı adın, peki şifren?"


Sabah uyanıyorsun cep telefonunu açacaksın senden şifre istiyor,şifreni yazıp onaylıyorsun ve güne başlıyorsun, işe gidiyorsun girişte kart okutuyorsun, teknoloji sana diyor ki buyur gel içeri.Kartını evde unuttuysan o gün kimliksiz gezmek, kapıları açtırmak için etrafta insan kollamak zorundasın.
Derken masanın başına geçiyorsun, bilgisayarını açıyorsun senden şifre istiyor,
Mailine bakacaksın şifre istiyor oraya da şifreni yazıyorsun.
Sonra blog açacaksın diyor ki kullanıcı adın ve şifren olmadan olmaz!
Günü geçiriyorsun, yorgun argın evine gideceksin, markete gittin bir şeyler aldın kredi kartını verdin, sana şifre soruyorlar.
Eve geldin kapıdan içeri girmek için şifre istiyor, bilgisayarını açtın yine orada da şifren var.
Kredi kartı ekstreni öğrenmek geliyor birden aklına bankayı arıyorsun müşteri şifreni, kullanıcı şifreni istiyor senden.Unuttum diyorsun o zaman diyor ki bin tane prosedür var ben nereden bileyim sen gerçekten sen misin?E..haklı tabii ama çok yorgunum ben.
Hadi bir de facebook'a gireyim,kullanıcı adı..şifre...
Günde kaç kez şifre yazıyoruz bir yerlere?
Teknolojinin getirisi şifreler, tamam kabul onlar olmasa güvenlik olmaz ama bu kadarı da fazla değil mi?
Yorgun beynimiz tüm bu şifreleri nasıl da aklında tutuyor helal olsun :)
Şifre kelimesini o kadar kullandım ki bana yabancı bir sözcük gibi gelmeye başladı,
parola da diyebiliriz aslında.
Bu yazıyı okumak için parolaya ihtiyacınız olacak.
Parola-şamfıstığı.


P.S. Bir yandan karıncalar bir yandan çeviri metinleri kafamın içinden geçiyor.Arapsaçıyım.Yorgunum yorgun.


EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!