Bundan aylar önce bir olay yaşadım, bu arkadaşlık ya da dostluk ilişkileri açısından ibretlik bir şey bence, pek yüzleşmek istemiyordum ama bugün yazıp anlatmaya, rahatlamaya ve çoktan unuttuğumu görerek mutlu olmaya karar verdim.
Lütfen yazıyı bitirdiğinizde yorumlarını esirgemeyin, benim bu olayın içinde olmam bazı yönlerini göremememe neden olabilir.Dışardan bakıyorsanız her zaman daha iyi görürsünüz, bu yüzden düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen.
Dostluk benim için çok önemli bir kavramdır, hele ki benim gibi bir tek çocuk için eksik kardeş yerine geçer.Bir elmanın hep ikinci yarısını aramışımdır, herkesi o yarıya koymaya çalışmışımdır, kimi pek bi iğreti durmuştur, kimi oturmuştur, kimi de oturdu gibi görünmüştür ama arkası boşluktur. Sanırım yaşadığım şeyler son benzetmeye daha çok uyuyor.
Bundan 3 sene önce aynı iş yerinde bir kızla tanıştım, çok sakin, iyi niyetli, kafa dengi birine benziyordu. Zaman zaman benim departmanıma gelip beni ziyaret ediyor, sohbet ediyorduk.Sonra daha da iyi anlaştığımızı fark edince öğle yemeklerine de birlikte çıkmaya başladık, arada telefonla konuşuyorduk, işyerinde bizi kızdıran ya da üzen olaylarda ahizeyi kaldırıp derman arıyorduk. Sonra birbirimizle daha çok şey paylaşmaya başladık, ordan burdan derken aramızda bazı benzerlikler gördük, aynı üniversitenin aynı fakültesinden mezun olmuşuz, ortak tanıdıklarımız varmış meğer.O sıralar benim sancılı bir ilişkim vardı, sürekli kavga gürültü yaşıyordum, iyice dibe vurmuştum, hep içeyim unutayım kurtulayım diyordum.Ne onunla ne de onsuz oluyordu sanki, sonunsa kesip attım.Kesip attım ama faturası ağır geldi tabii, bu dönemde beni çok dinledi, bana yardım etti, biz iyiden iyiye dost olduk.Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu, bütün gün işyerinde birlikteydik, akşam da evlerimiz yakın olduğundan beraber dönüyorduk.Yaklaşık 2 saat trafikte kaldığımız için günde en az 12 saatlik bir mesaimiz vardı.
Yorgunluğumuz sohbetle bölünüyordu.İşyerindeyken onun katına çıkıyor, balkonda sigara içiyor(o zaman kullanıyordum) iki laf ediyorduk. Arada düşünüyordum "ben mi çok sık geliyorum yoksa o pek gelmiyor mu yanıma?".Sonra unutuyordum, yok canım ne alakası var, arkadaşız biz işte, ne önemi var, çetele mi tutacağız? Sonraları arada yine fark etmeye başladım ki iş dışında görüşmek istediğimde "işim var, başka zaman, ben de çok istiyorum ama işte olmuyor, ben meşgulüm işlerim var.."cümleleriyle karşılaşıyordum.Yine de devam ediyordu her şey, ben içimi ona açıyordum, evime çağırıp soframı onunla paylaşıyordum, o beni 2 kere erkek arkadaşı ve erkek arkadaşının en iyi arkadaşıyla tanıştırmıştı(ilerleyen paragraflarda karşılaşacağımız kişi "M") bir yerlerde bira içmiş sohbet etmiştik.Ama o kadar oldu, ben ne zaman görüşelim desem bir bahane uyduruyordu, ben de onu öyle kabullenmiştim, netice dostumdu o kadar yakındık ki başım sıkışsa onu arıyordum.İş yerinden her ikimizde ayrılıp farklı yönlere sapsak da telefonlaşıyorduk, görüşme azdı ama yine de ben içimi ona açmaya onunla konuşmaya ve dostum olarak onun iyi niyetini düşünüp onu sevmeye alışmıştım.
3 yılı geçmişti dostluğumuz, artık birbirimiz çok iyi tanıyor ve güveniyorduk. Onun genelde işleri olduğu için o ne zaman isterse o zaman görüşüyorduk, bu durum beni biraz endişelendirse de görüştüğümüzdeki sıcak tavrı bu endişenin yersiz olduğunu gösteriyordu.Biz iki iyi dosttuk ve çok iyi vakit geçiriyorduk!
Bir gün çok kötü bir olay yaşadım, için sıkıldı, ruhum daraldı o an boğulacak gibi oldum.Hemen telefona sarıldım neredeysen geleyim ben iyi değilim demek için. "açmadı" ,bir kere daha aradım açan yok, bir kere daha...
...duymamıştır dedim, belki de bir yerlerdedir, dışardadır."Gerçi 10 gündür beni aramıyordu ama yoğundur..." dedim kendi kendime.
Aramalarımı görmemesi imkansızdı ama geri dönmüyordu işte, ben de mesaj yolladım, "bir mesaj, iki mesaj, üç, dört, beş... on mesaj" iki gündür ses seda çıkmıyordu, evini aradığımda kimse cevap vermiyordu. Endişelenmiştim, telefonunu açmıyorsa ve evde de yoklarsa muhtemelen annesine bir şey olmuş olabilirdi, annesi şeker hastasıydı. Kaygılandım, aklım onda, nerede, ne yapar? Maddi durumu kötü, acaba annesi hastanede mi? Paraya ihtiyacı varsa söylemez de, nasıl yardım etsem diye...Böyle 10 gün geçti, aramalarım yanıtsız kaldı. Ne yapsam ne etsem diye düşündüm, bana gelmişti ama beni evine hiç davet etmemişti, bu nedenle nerede oturduğunu bilemiyordum, bilsem evine gidecektim, ablasının numarası ben de yoktu. Ben de eski işyerinden samimiyetim olmayan ama ortak arkadaşımız olan birini aradım ve sordum, sırra kadem bastı başına bir şey gelmesinden endişe ediyorum dedim.Biz 10 gün önce konuştuk canı sıkkındı ama telefonu açtı dedi.
"biraz soğuk mu oldu burası? Yoksa ben mi üşümeye başladım?Demek açmış telefonu..."
Bana haber vereceğini söyleyip kapattı telefonu, ardından mesajla cevap geldi, "o, iyi, konuştuk sadece biraz canı sıkkındı o kadar.bir de yoğunmuş, sana geri dönecek vakti olmamış."
"yok yok burası gerçekten soğuk, ne yapsam bir hırka mı alsam üzerime?"
Benimle konuşmak istemediğini anladım, oysa hiç bir sebep yoktu, ben neler yaşamıştım ama yine de ona sarılabiliyordum, o ise umursamıyordu, kaçmak saklanmak istiyordu. Bir mesaj geldi sonra , ondandı!nihayet dedim, sonra anladım ki "son" olacaktı. Ben yoğunum diyordu, biraz da kendi kendime kalmaya ihtiyacım var.sana iyigünler!
"yok ya soğuk değil, birden sıcak oldu burası, kan beynime mi hücum etti ne! ne demek bu? ben bu kadar mı değersizim? 3 yıllık dostluğu böyle bitirebileceğini mi sanıyor bu"
Geçtim bilgisayarın başına o güne kadar ki tüm merakımı, kırgınlığımı, kızgınlığımı, öfkemi, yaptığı bencilliği, dostum olduğunu zannettiğim başı her sıkıştığında yanında olduğum halde benim en ihtiyacım olduğunda bana sırt çevirmesini....her şeyi yazdım, içimdeki her şeyi kustum, ve bir mesaj attım, mail adresine bakması için.
Yok, eğer merak ediyorsanız cevap gelmedi.
İşin özü o günden beri bunu kaldıramadığım için ara ara hep mesaj attım ona, zor durumdaysa ya da başına bir şey geldiyse her şeye rağmen yanında olduğunu yazdım, hastalık ya da başka bir durum varsa açıklama yapmasına gerek olmadığını ama maddi-manevi destek olabileceğimi hissettirdim, motive etmeye iyileştirmeye yeniden kurmaya çalıştım.
"Tek bir cevap bile gelmedi..."
Sonra beni tanıştırdığı erkek arkadaşının en yakın arkadaşına ulaştım, (hani şu ilk paragraflarda yazdığım), adı "M"uzun bir mail yazdım M'ye,
Devamında beni aradı ve okuduklarıma inanamadım dedi,
Meğerse M'nin de tam 15 senelik dostu olan O şahsın erkek arkadaşı da onu aramıyormuş...
Aniden silmiş, bana olduğu gibi olmuş...Telefonlara cevap vermemiş, mesajları görmezden gelmiş...Oysa 15 senelik bir dostluk varmış ortada, bir günde diyor pat bitmiş her şey.
Sonra onu ve benim ismi lazım olmayan şahsı defalarca eskiden gittikleri kafelerde görmüş,
"görmezden gelmişler, konuşmak için yanına gitmiş, tanımamışlar, ağızlarını burunlarını dağıtmak istemiş yaptırmamışlar..."
Bu uzun yaşanmış hikayenin ana fikri, ben dostum sandığım kişi tarafından tek edildim,ve o kişinin de erkek arkadaşı 15 yıllık çocukluk arkadaşını terk etti.
Tarikata mı girdiler yoksa başka bir yaşam biçimi mi belirlediler bilemiyorum ama biliyoruz ki şu an "Yaşıyorlar, sağlıklılar ve duyumlarımıza göre pek de neşeliler..."
İlk başta çok üzülmüş ve kırılmış olsam da,sebebini bilememek beni deli etse de, artık unuttum ve önemsemiyorum.
Derler ya en büyük ceza unutmaktır, aynen öyle.
Evinizi sofranızı açtığınız, yemeğinizi paylaştığınız, her anında destek olduğunuz yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen bu insanlar gün geliyor arkalarına bakmadan çekip gidiyorlar, bir de o güzelim kedilere nankör derler hiç de değil.
Kediler asla nankör olmadılar, insanlar kadar...