Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

25 Aralık 2008 Perşembe

"benim bir dostum vardı..."


Sadece sevgililerimiz terk etmiyor bizi, dostlarımız, arkadaşlarımız da pekala arkalarına bakmadan gidebiliyorlar.Yani terk edilmek aşk ilişkilerine özgü bir şey değil, her an her koşulda başınıza gelebilir.Genelde zor günlerde olur ama zor günlerin terk edenleri arkadaşlardır çoğunlukla.Dostlar pek bırakmazlar...en azından bırakmazlar diye bilirdik.
Bundan aylar önce bir olay yaşadım, bu arkadaşlık ya da dostluk ilişkileri açısından ibretlik bir şey bence, pek yüzleşmek istemiyordum ama bugün yazıp anlatmaya, rahatlamaya ve çoktan unuttuğumu görerek mutlu olmaya karar verdim.
Lütfen yazıyı bitirdiğinizde yorumlarını esirgemeyin, benim bu olayın içinde olmam bazı yönlerini göremememe neden olabilir.Dışardan bakıyorsanız her zaman daha iyi görürsünüz, bu yüzden düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen.
Dostluk benim için çok önemli bir kavramdır, hele ki benim gibi bir tek çocuk için eksik kardeş yerine geçer.Bir elmanın hep ikinci yarısını aramışımdır, herkesi o yarıya koymaya çalışmışımdır, kimi pek bi iğreti durmuştur, kimi oturmuştur, kimi de oturdu gibi görünmüştür ama arkası boşluktur. Sanırım yaşadığım şeyler son benzetmeye daha çok uyuyor.
Bundan 3 sene önce aynı iş yerinde bir kızla tanıştım, çok sakin, iyi niyetli, kafa dengi birine benziyordu. Zaman zaman benim departmanıma gelip beni ziyaret ediyor, sohbet ediyorduk.Sonra daha da iyi anlaştığımızı fark edince öğle yemeklerine de birlikte çıkmaya başladık, arada telefonla konuşuyorduk, işyerinde bizi kızdıran ya da üzen olaylarda ahizeyi kaldırıp derman arıyorduk. Sonra birbirimizle daha çok şey paylaşmaya başladık, ordan burdan derken aramızda bazı benzerlikler gördük, aynı üniversitenin aynı fakültesinden mezun olmuşuz, ortak tanıdıklarımız varmış meğer.O sıralar benim sancılı bir ilişkim vardı, sürekli kavga gürültü yaşıyordum, iyice dibe vurmuştum, hep içeyim unutayım kurtulayım diyordum.Ne onunla ne de onsuz oluyordu sanki, sonunsa kesip attım.Kesip attım ama faturası ağır geldi tabii, bu dönemde beni çok dinledi, bana yardım etti, biz iyiden iyiye dost olduk.Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu, bütün gün işyerinde birlikteydik, akşam da evlerimiz yakın olduğundan beraber dönüyorduk.Yaklaşık 2 saat trafikte kaldığımız için günde en az 12 saatlik bir mesaimiz vardı.
Yorgunluğumuz sohbetle bölünüyordu.İşyerindeyken onun katına çıkıyor, balkonda sigara içiyor(o zaman kullanıyordum) iki laf ediyorduk. Arada düşünüyordum "ben mi çok sık geliyorum yoksa o pek gelmiyor mu yanıma?".Sonra unutuyordum, yok canım ne alakası var, arkadaşız biz işte, ne önemi var, çetele mi tutacağız? Sonraları arada yine fark etmeye başladım ki iş dışında görüşmek istediğimde "işim var, başka zaman, ben de çok istiyorum ama işte olmuyor, ben meşgulüm işlerim var.."cümleleriyle karşılaşıyordum.Yine de devam ediyordu her şey, ben içimi ona açıyordum, evime çağırıp soframı onunla paylaşıyordum, o beni 2 kere erkek arkadaşı ve erkek arkadaşının en iyi arkadaşıyla tanıştırmıştı(ilerleyen paragraflarda karşılaşacağımız kişi "M") bir yerlerde bira içmiş sohbet etmiştik.Ama o kadar oldu, ben ne zaman görüşelim desem bir bahane uyduruyordu, ben de onu öyle kabullenmiştim, netice dostumdu o kadar yakındık ki başım sıkışsa onu arıyordum.İş yerinden her ikimizde ayrılıp farklı yönlere sapsak da telefonlaşıyorduk, görüşme azdı ama yine de ben içimi ona açmaya onunla konuşmaya ve dostum olarak onun iyi niyetini düşünüp onu sevmeye alışmıştım.
3 yılı geçmişti dostluğumuz, artık birbirimiz çok iyi tanıyor ve güveniyorduk. Onun genelde işleri olduğu için o ne zaman isterse o zaman görüşüyorduk, bu durum beni biraz endişelendirse de görüştüğümüzdeki sıcak tavrı bu endişenin yersiz olduğunu gösteriyordu.Biz iki iyi dosttuk ve çok iyi vakit geçiriyorduk!
Bir gün çok kötü bir olay yaşadım, için sıkıldı, ruhum daraldı o an boğulacak gibi oldum.Hemen telefona sarıldım neredeysen geleyim ben iyi değilim demek için. "açmadı" ,bir kere daha aradım açan yok, bir kere daha...
...duymamıştır dedim, belki de bir yerlerdedir, dışardadır."Gerçi 10 gündür beni aramıyordu ama yoğundur..." dedim kendi kendime.
Aramalarımı görmemesi imkansızdı ama geri dönmüyordu işte, ben de mesaj yolladım, "bir mesaj, iki mesaj, üç, dört, beş... on mesaj" iki gündür ses seda çıkmıyordu, evini aradığımda kimse cevap vermiyordu. Endişelenmiştim, telefonunu açmıyorsa ve evde de yoklarsa muhtemelen annesine bir şey olmuş olabilirdi, annesi şeker hastasıydı. Kaygılandım, aklım onda, nerede, ne yapar? Maddi durumu kötü, acaba annesi hastanede mi? Paraya ihtiyacı varsa söylemez de, nasıl yardım etsem diye...Böyle 10 gün geçti, aramalarım yanıtsız kaldı. Ne yapsam ne etsem diye düşündüm, bana gelmişti ama beni evine hiç davet etmemişti, bu nedenle nerede oturduğunu bilemiyordum, bilsem evine gidecektim, ablasının numarası ben de yoktu. Ben de eski işyerinden samimiyetim olmayan ama ortak arkadaşımız olan birini aradım ve sordum, sırra kadem bastı başına bir şey gelmesinden endişe ediyorum dedim.Biz 10 gün önce konuştuk canı sıkkındı ama telefonu açtı dedi.
"biraz soğuk mu oldu burası? Yoksa ben mi üşümeye başladım?Demek açmış telefonu..."
Bana haber vereceğini söyleyip kapattı telefonu, ardından mesajla cevap geldi, "o, iyi, konuştuk sadece biraz canı sıkkındı o kadar.bir de yoğunmuş, sana geri dönecek vakti olmamış."
"yok yok burası gerçekten soğuk, ne yapsam bir hırka mı alsam üzerime?"
Benimle konuşmak istemediğini anladım, oysa hiç bir sebep yoktu, ben neler yaşamıştım ama yine de ona sarılabiliyordum, o ise umursamıyordu, kaçmak saklanmak istiyordu. Bir mesaj geldi sonra , ondandı!nihayet dedim, sonra anladım ki "son" olacaktı. Ben yoğunum diyordu, biraz da kendi kendime kalmaya ihtiyacım var.sana iyigünler!
"yok ya soğuk değil, birden sıcak oldu burası, kan beynime mi hücum etti ne! ne demek bu? ben bu kadar mı değersizim? 3 yıllık dostluğu böyle bitirebileceğini mi sanıyor bu"
Geçtim bilgisayarın başına o güne kadar ki tüm merakımı, kırgınlığımı, kızgınlığımı, öfkemi, yaptığı bencilliği, dostum olduğunu zannettiğim başı her sıkıştığında yanında olduğum halde benim en ihtiyacım olduğunda bana sırt çevirmesini....her şeyi yazdım, içimdeki her şeyi kustum, ve bir mesaj attım, mail adresine bakması için.
Yok, eğer merak ediyorsanız cevap gelmedi.
İşin özü o günden beri bunu kaldıramadığım için ara ara hep mesaj attım ona, zor durumdaysa ya da başına bir şey geldiyse her şeye rağmen yanında olduğunu yazdım, hastalık ya da başka bir durum varsa açıklama yapmasına gerek olmadığını ama maddi-manevi destek olabileceğimi hissettirdim, motive etmeye iyileştirmeye yeniden kurmaya çalıştım.
"Tek bir cevap bile gelmedi..."
Sonra beni tanıştırdığı erkek arkadaşının en yakın arkadaşına ulaştım, (hani şu ilk paragraflarda yazdığım), adı "M"uzun bir mail yazdım M'ye,
Devamında beni aradı ve okuduklarıma inanamadım dedi,
Meğerse M'nin de tam 15 senelik dostu olan O şahsın erkek arkadaşı da onu aramıyormuş...
Aniden silmiş, bana olduğu gibi olmuş...Telefonlara cevap vermemiş, mesajları görmezden gelmiş...Oysa 15 senelik bir dostluk varmış ortada, bir günde diyor pat bitmiş her şey.
Sonra onu ve benim ismi lazım olmayan şahsı defalarca eskiden gittikleri kafelerde görmüş,
"görmezden gelmişler, konuşmak için yanına gitmiş, tanımamışlar, ağızlarını burunlarını dağıtmak istemiş yaptırmamışlar..."
Bu uzun yaşanmış hikayenin ana fikri, ben dostum sandığım kişi tarafından tek edildim,ve o kişinin de erkek arkadaşı 15 yıllık çocukluk arkadaşını terk etti.
Tarikata mı girdiler yoksa başka bir yaşam biçimi mi belirlediler bilemiyorum ama biliyoruz ki şu an "Yaşıyorlar, sağlıklılar ve duyumlarımıza göre pek de neşeliler..."
İlk başta çok üzülmüş ve kırılmış olsam da,sebebini bilememek beni deli etse de, artık unuttum ve önemsemiyorum.
Derler ya en büyük ceza unutmaktır, aynen öyle.
Evinizi sofranızı açtığınız, yemeğinizi paylaştığınız, her anında destek olduğunuz yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen bu insanlar gün geliyor arkalarına bakmadan çekip gidiyorlar, bir de o güzelim kedilere nankör derler hiç de değil.
Kediler asla nankör olmadılar, insanlar kadar...

13 yorum:

ELİF dedi ki...

bu zamanın insanları çok degişmiş,belki bizde degişmişizdir.itiraf edemiyoruzdur be canım..
bazen sokaklarda yürürken insanların gözlerine bakıyorum ve çok duygusuz geliyorlar bana..biz hüzünleri yogun yasayanlardanız ve böyle olaylar bızlerı çok üzüyor haklısın .insanlar bıraz bencılleşmiş ve nankörleşmiş be canım...
takma kafana sen dost bildigin dostlarına sarıl onlar yeter sana...
geri boş muamma...
sevgılerle...

Bukle dedi ki...

okudum ve düşündüm...

özellikle kendimi feci yalnız hissettiğim bu günlerde bu konuyla ilgili sayfalarca yazabilirim.

İlk başta arkadaşını sıktığını düşündüm. "dostlar sıkılır mı?" deme bana. o seni dostu olarak görmemiş olabilir. Malesef insanlar her hakedene hakettiği değeri vermiyorlar.. Kıymetini bilmeyecek cinste biri olabilir arkadaşın.

Sonradan kızın sevgilisinin arkadaşına da aynı olayın yapıldığını görünce, aklıma başka şeyler geldi. Çiftler birbirini bulunca, mutlu olunca, etraflarındaki kişileri satabiliyorlar. Acı ama gerçek.. artık ikinize de ihtiyaç duymamış olabilirler. Tamamen hatalı bir düşünce bu ama yapılmış olabilir. Kendi çevremde gördüm böyle hastalıklı çiftleri malesef...

Dediğin gibi tarikat, cemiyet olayları falan olabilir ama öyle olsaydı başta sizi oraya kaydırmak isterler, ondan sonra siz ilgilenmezseniz alakayı keserlerdi bana göre..

Her şekilde, senin için kötü ama onların için daha da kötü bir durum bu.. uzun olduysa kusura bakma :/

Robin Goodfellow dedi ki...

benim lisede öyle bir şey başıma gelmişti,lise boyunca yediğim içtiğim ayrı gitmediği can ciğer dostum liseden sonra uzaklaştı benden bir de bir mesaj atmıştı biz bitmişiz sen de bend e benim kaybedecek zamanım yok demişti de ne incinmiştim.
insanlar tuhaf yaa

Kedila ve Meşe dedi ki...

sevgili ful,
Bir şeyler yazmak istiyorum ama düşünceler, hatıralar üşüşüyor beynime. Nersinden tutup anlatacağımı bilemediğim bir şeyler. Sanki düzgün anlatamazsam fili koca bir kulak sanacaksın sayemde..


Sonra deneyeceğim. Yarın..

Gerçek dostluk bazen sandığımız şey olmuyor..
Bazen kendimize sorular sormamız gerekiyor.

Adsız dedi ki...

sevgili ful, yazdıklarını okuyunca benzer bir kayıp yaşamış biri olarak benzer duygular içinde olduğumuzu gördüm. benim yorumum "dostlar" adlı yazımda:
http://cheetos-cheetos.blogspot.com/2008/07/dostlar.html

sevgiler...

Unknown dedi ki...

En büyük ayrılık acısını bende dostum bildiğim insan sayesinde yaşadım. O gün bugündür başka kimseyi dost olarak kabul edemiyorum. Ya terk edip giderse ya yine yüzüstü bırakılırsam diye düşünüp duruyorum...

Kedila ve Meşe dedi ki...

İnsanlar sürekli gelişir ve akar. Zaman durmaz ama büyürken üzerine konuştuklarımızı yaşamaya başlarız ve neden,nasıl olabildiğini görürüz asla dediklerimizin. Çocukken annemizin yaptıklarını anlamamamız gibi. Anne olunca anlarız. (Zaten anne olunca boyut ve evren değiştirirsin o ayrı bir konu)

Dertleri ve ortak eleştirileri paylaşmak arkadaş olmanın bir yönüdür. Ama tek yönü değildir.
Böyle kalırsa her iki tarafın ağzında da pas tadı bırakır ve kusmayla son bulur. İnsan çok yönlü ve çok katmanlıdır. Yaşamın getirdikleri ile değişir şekillenir bu katmanlar. Her insan özündeki gerçeğine doğru yolculuk yapmaktadır ve herkesin gerçeği farklıdır. Dostlar bu yönde destek ve yardımcılardır.

Dost insanın herşeyini bilmez, sunduğunu paylaşır ve kendi deneyiminden yola çıkan fikirlerini sunar. Herşeyin değişebilirliğini bilerek ve aldığı karar a saygı duyarak.
Böylece içindeki özü görme şansı olabilir.

Birbirinizin acılarına bakmak yerine birlikte ufka bakmalıymışsınız. Birlikte üretmek yerine, Arkadaşlığı tüketmişsiniz.

Arkadaşın birlikte ufka bakabileceği bir hayat arkadaşı bulduğunu düşündüğünden ve bunun değişmesinden tükenmesinden korktuğu için böyle yapmış. Haklı ya haksız demektense kendi özüne yaptığı yolculuğun bir parçası diyorum ben. Sonucunu kendi yaşayacak.

Yaşam sizi büyük olasılıkla bir araya getirecek. Ve yeni deneyimleriniz sonucunda çözebileceksiniz .

Kedila ve Meşe dedi ki...

Bu yazı sadece 20 li yaşlarda çokca terkedilmiş sonrasında terk etmeyi de öğrenmiş birinin deneyimlerinden meydana gelmiştir.

Sevgiler..

Ful yaprakları dedi ki...

Sevgilie Elif;

haklısın, sokaktaki inasanlar birer robot adeta! duygusuz, duyarsı, belkisiz yaşıyorlar.Biz duyarlı duygusallardan pek kalmadı...

Sevgili Bukle;

Uzun yorumun beni çok mutlu etti, gerçekten de söylediğin sebeplerin hepsi olabilir.Ancak ben artık önemsemiyorum ve beni kaybettiklerini düşünüyorum :)

Sevgili puck-robin;

demek seninle benzer bir şeyler yaşamışız, o halde beni daha iyi anlıyorsundur :)

Sevgili Cheetos;

yazını okudum, hak verdim, ellerine sağlık. dostluk çok öenmli ve kutsal bir kavram, ama değerini bilene!

Sevgili Judi;

Seninle de benzer bir olay yaşamışız, yalnız güven konusunda biraz daha olumlu bakamya çalış, acılarla yoğrulmadan ve terk edilmeden birarada olmanın değerini bilemiyoruz.

Sevgili Kedila,

özenli güzel yorumuna teşekkürler,
ben tanıdığımı zannetmişim o kişiyi ama olmamış işte, acı-sevinç paylaşmışız ama o bir yerde bırakıverdi. Kendi tercihidir tabii ancask dostlukta bencilliğe yer yok benim kavramımda o yüzden de uzun süre etkisini atamadım, ancak artık iyiyim ve hayat bizi bir gün bir yerde buluşturursa yapacağım pek bir şey yok açıkçası.Konuşmak ve görüşmek istememektir düşüncem.

YORUM YAZAN HERKESE;

Değerli yorumlarınıza çok teşekkür ederim!

Sevgiler,

Kelebeğin Ömrü dedi ki...

ya ful yaprakları
yazını okuyunca kendimi gördüm resmen(bu konu ile yazdıklarımı okursan büyük ihtimal sende kendini göreceksin) :( bende aynı senin gibi terkedildim hiçbirşey söylemen ve hiç bir açıklama yapılmadan :( ve hala sesi çıkmyor ,
lanet olsun onlara..

kapalııı dedi ki...

dayanacak duvarın varlığına öyle kaptırmıştın ki kendini,,,duvarın da yıkılabileceği uzak bir ihtimaldi,,,
ŞÜphesiz! ama hep uzak ihtimaller acıtmaz mı zaten yüreğini? ;)

vintage peony dedi ki...

çok üzücü, kırıcı birşey yaşamışsın. şaşkınlığını anlayabiliyorum. çok enteresan ama, walla çok merak ettim neden öyle seni terkedip gitti.. sevgilisinin 15 yıllık arkadaşını terk etmesi bana biraz tezgah gibi geldi, ama bilemiyorum.. :)
sen bak keyfine boşveeer...

all of mine dedi ki...

seninle 2 gün önce tanıştım Ful, ve çok sevdim. çünkü seni kendime yakın buldum. duygularımız, olaylara tepkilerimiz aynı sanki. burda yazan yazıları ben kaleme almışım gibi hissettim(senin kadar iyi bir kalemim yok ama sen bana tercüman olmuşsun, thanks..) gelelim bu konuya... bunun çok benzerini ben de yaşadım ve şokunu da uzun süre atamadım üzerimden. hep kendimde aradım suçu ama bir süre sonra şunu anladım "bir insana hakkettiğinden fazla değer verirsen ya kendini kaybedersin ya da onu" sözü gerçekten çok doğru. bunu acı bir tecrübeyle öğrenmiş oldum. artık hiç umursamıyor ve aklıma gelince kendime de ona da kızmıyorum. demekki beni haketmiyormuş, hayatımdan çıktığı iyi olmuş diye düşünüyorum sadece.

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!