Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

31 Mayıs 2011 Salı

"Gelin ayakkabıları - Beyaz 2"


Gelin ayakkabılarından daha önce de bazı modeller derlemiş ve paylaşmıştım.
Bunlar da yurtdışındaki sitelerden derlediğim beyaz ve krem renkli gelin ayakkabılarının devamı...

































"canım yanıyor!"

Bu ara hazırlıkların yoğun aşamasındayım biliyorsunuz ve eylemlerim bir kaç basit kelimeden ibaret : eğil, kalk, taşı, uzan, yürü, koş... tam da "dinlen" kısmına yeni yeni geliyordum ki bu son olaydan sonra artık mecburi dinlenmem gerekiyor önümüzdeki bir kaç gün.
Ne mi oldu?
Dün servisim geç kalkacağı için beklemeden otobüse bineyim dedim, cam tarafında tek bir koltuk boştu oturmak istedim, yanında da kucağında poşetler ve kağıtlarla bir kadın (sonradan anladım ki öğretmen, çünkü elinde sınav kağıtları vardı ve okuyordu) müsade istedim, "geçebilir miyim?" diye, kadın "geç!" dedi. :)
Hayran kaldım tabii bu emir verici konuşmaya ama bir şey diyemedim zira tam o koltuğa doğru hamle yapıp oturacakken kolumu mu sırtımı mı artık nasıl oldu anlamadım ters bir şekilde tuttum herhalde sırtımın tam ortasına bıçak gibi bir şey saplandı ve öyle kaldım, kitlendim.
Canım nasıl yanıyor anlatamam...kimseye belli etmek istemiyorum, doğrulmak istiyorum olmuyor, paniklememeye çalışarak minik minik esneme hareketleri yapmaya başladım, kısa bir süre sonra durağa geldim ve indim. Daha doğrusu inmek için epey çaba sarfettim, indikten sonrada bir süre zor yürüdüm, adım atamadım.
Aslında bir kaç gündür yorgunluktan sırtımda bir ağrı hissediyordum, boynum ve sırtım hafif tutuktu, üstüne dinlenmeyip böyle she-ra gibi gezinirsem olacağı da buydu tabii.
Bedenimi sağa sola döndürürken (daha doğrusu isteyip de döndüremezken) sırtımın ağrısından gözümden yaş geldi...
Eve geldim,merhem,kas gevşetici ve düzenli sıcak kompresle epey kendime geldim.
Şimdi biraz daha iyiyim ama sabah çorabımı giymek için eğilmeye çalıştım başarılı olamadım :(
Bir başka ilaç kullanıyordum onu da kas gevşeticiyle birlikte alamadığım için dün o ilacı da kullanamadım o da ayrı kötü bir durum oldu benim için..
Şimdilik işyerindeyim ve kendimi fazla yormadan çalışıyorum.
Termoforu ısıtıp sırtımın tam ortasına koyacağım birazdan.
Eğilirken ve sağa sola dönerken dünden daha iyiyim, sanırım akşama daha da iyi olurum.Sanki uzun süre mekik çekmişi de hamlamış gibi bir halim var, karın kaslarım da acıyor, sırtıma dokununca da acıyor..muhtemelen rüzgar da yedim ohh!
dün ne kadar güzeldi,otobüse binerken hiç bir şeyim yoktu..akşam evimde yapacağım pek çok şey vardı, size anlatacaklarım da..ama otobüsten inerken iki büklüm ağlaya bağıra indim...
İşte kısacık bir an, yanlış bir hareket,yorgun bir vücut ve sonuç :)
Kendime iyi bakmam lazım, bir musibet bin nasihatten iyidir diye boşuna dememişler!
Sağlıklı bir hafta diliyorum herkese..

26 Mayıs 2011 Perşembe

"Renkler herkes içindir"



Kapatın gözlerinizi...etraf ne kadar da karanlık öyle değil mi?


Biz görebiliyoruz, renkleri, hayatı bu şekilde algılayabiliyoruz.


Ne kadar şanslı olduğunuzun farkında mısınız?


Şükretmeyi ihmal etmeyin ve görmezlere de destek olmak adına bir adım atın lütfen...



Bu sabah bir kampanyadan haberdar oldum.


Detaylarını aşağıda paylaşıyorum,




"Altı Nokta Körler Derneği, Jotun Boya birlikte çok renkli ve hayırlı bir projeye imza atıyor.. Çok basit bir ‘’application’’ indirip cep telefonlarına yüklemekle, görme engelliler renkleri ayırt edebilecek ve hayatları kolaylaşacak..Bu projeyle ilgili dikkat çekici bir video sosyal paylaşım sitelerinde gösterilecek.. Bu video her tıklandığında Altı Nokta Körler Derneği bir görme engelli vatandaşa daha bu uygulamayı ücretsiz verecek..


Türkiye'de tam 700.000 görme engelli vatandaş bulunuyor.


Bu kişilerin neredeyse 500.000 binden fazlası sonradan görme yeteneğini yitiren yani önceden renkleri bilen kişiler.. Görme engelli kişiler için renkleri ayırt edebilen bazı cihazlar üretilmiş olsa da çok pahalılar..


Günlük hayatlarında onlara renkleri ayırt ettirebilecek ve ekonomik olan bir uygulama bulunmuyor..



İşte çözüm; Jotun Boya sponsorluğunda Altı Nokta Körler Derneği, görme engelli vatandaşlara ücretsiz olarak bu uygulamayı verecek.."


Hemen yaymak istedim, hem facebook hesabımda paylaştım, hem mail adresimdeki tüm arkadaşlarıma gönderdim, şimdi de sizlerle paylaşıyorum, lütfen "duyarlı" olan herkes blogunda bu güzel kampanyadan bahsetsin ve linkini eklemeyi ihmal etmesin.


Sayfasında bu duyuruyu yapanlar bana haber verirse, ben de bu yazının sonuna tüm duyuru yapan blog arkadaşlarının linkini ekleyeceğim.




Linkteki videoda konuşan kişi Altı Nokta Körler Derneği'nin İstanbul Şube Başkanı Murat Demirok, kendisi konuşmanın sonunda diyor ki
"İyi ki varsınız...Biz de varız..."




Linki tıklayın ve çevrenizki herkesle paylaşarak bir görme engelliye renkleri armağan edin.













25 Mayıs 2011 Çarşamba

"kişisel temizlik faciası"



Dün işyerinde lavaboya girecektim, içeri girdim, kabinden bir kadın çıktı, çalışanlardan biri. Böyle renk renk yeni model çerçeveli gözlüklerden takar,her gün değişik bir kıyafet giyer, öyle görseniz gayet temiz, kendine dikkat eden biri zannedersiniz. Hemen arkasından kabine girdim, tuvaletin içine kağıtlar atmış, sifon çekilmemiş, kolezetin üstü çiş damlalarıyla dolu! Midem kalktı, orada kusacaktım, dayanamadım dedim ki, "sifonu çekmek çok zor geliyor herhalde!"Duydu ama bir şey söylemesine fırsat vermeden onu (artık umursar mı bilemiyorum ama) utancıyla birlikte başbaşa braktım,sonra da gidip diğer kabine girdim...

Bir gün önce karşıda bir işim vardı, önce minibüse bindim, yanıma bir adam oturdu, bu nasıl bir kokudur, size anlatamam! O yağlı ter kokusundan kusacaktım, bir insan hiç mi yıkanmaz, hiç mi koltuk altını sabunlamaz, hiç mi deodorant sıkmaz? Minibüs kalabalıklaştıkça koku ağırlaştı, cam açılmıyor, insanlar koyun sürüsü gibi, o pis kokunun içinde gidiyorlar, benim dışımda bir kimseden de ses çıkmadı! En sonunda havalandırmayı açtırmayı başardım!Ama yine de burnumun direği kırıldı...Biraz sonra şükür ki o adam indi, yanıma başka bir kadın oturdu bu sefer, tam sevinecektim ama çok sürmedi hevesim. Yemek yaparken muhtemelen 2 hafta boyunca aynı hırkayı giymiş kadın, bir de üstüne terlemiş, yıkandığını da hiç sanmıyorum. Böyle karmakarışık felaket bir koku yumağı çalındı burnuma.Yok artık dedim, kaldıramayacağım.
Erken indim minibüsten, dayanamadım...

Derken sıra vapura geldi, vapura bindim, karşımda bir adam oturuyor, sanki evinde! Burnunu karıştıra karıştıra gidiyor paşa, bir rahat ki sormayın, kalktım tabii oradan da, dedim ne oluyor ya?Hepsi arka arkaya bugünü mü buldu?
Seviyemiz bu kadar mı yerlerde? Kendinize saygınız yok bari etrafınızdaki insanlara saygı gösterin biraz.

Toplum içinde saygılı davranmak, temiz olmak, temiz kokmak, kendine ve çocuklarına özen gösterip onlara da temizlik kurallarını, bilincini aşılamak gerekmiyor muydu? Ben Ay'da mı yaşıyorum, nedir bu halimiz?
Giderek daha görgüsüz, daha pis, cahil, iğrenç bir toplum oluyoruz.
Kimse kimseye saygı göstermiyor, elimde telefon var konuşma yapıyorum, yanımdaki kadın ısrarla bir şey soruyor ısrarla, cevaplayamadım,bekliyor yanımda,durup en sonunda telefona bir dakika deyip efendim dedim, "bu dolmuş nereden geçiyor?" dedi bana. Elimde telefon, konuşuyorum , görmüyor musun?
Merhaba'yı, günaydın'ı zaten unuttuk, üzerine bir de kaba olduk, her an kavgaya hazırız, bir de üstüne pislik başladı iyiden iyiye...

Nezaket için durum içler acısı, düzeleceğini hiç sanmıyorum..Temizlik içinse paraya pula gereksinim yok, biraz su ve sabun hepsi bu. Artık çok uygun fiyata deodorantlar var, ter için kremler var.
Ellerini yıkamak için,tırnaklarının içini zift gibi pislik götürene kadar beklemene gerek yok ki!! Bir de o ellerle yemek yapıyorlar o konuya hiç girmeyeceğim...

Ne nezaket kaldı ne de saygı, ne kendilerine ne de toplumdaki diğer insanlara...
Yerlerde sürünüyor hepsi..

Yolumuzu şaşırdık, geldiğimiz yola yeniden döndük,bastık gaza son hızla taş devrine doğru gidiyoruz...




24 Mayıs 2011 Salı

"Gelin ayakkabıları - Beyaz 1"

Gelinliğimde swarovski taşların olması sebebiyle düğün ayakkabısı olarak gümüş rengi pullu, platformlu bir model seçtim.

Gelin ayakkabım beyaz olsun diyenler için Türkiye'den ve yurtdışındaki pek çok tasarımcıdan derlediğim modeller...










EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!