Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

18 Şubat 2009 Çarşamba

"Gazanfer Özcan'ı kaybettik..."


Tiyatro bambaşkadır, tiyatrocu olmak bambaşka.
Özveri ister, sağlık ister, inanç ister, yetenek ister, ne olursa olsun perde açıldığında kaldığı yerden devam eder yarım kalmışlıklar...
Gazanfer Özcan, Nejat Uygur,Erol Günaydın, Zihni Göktay aklıma ilk gelen "yaşayan" duayenlerdendir.
Üzücü bir haber aldım bu sabah bu üstadlardan biriyle ilgili, Gazanfer Baba'yı kaybetmişiz...
Gazanfer Özcan bir tiyato çınarıydı...
Yılların tecrübesiyle, güleryüzüyle, espirileriyle, usta oyunuyla, gençlere desteğiyle tanınırdı.
Onun gibi biri daha gelir mi sahnelere bilmiyorum, çünkü onun yeri apayrıdır bende.
Şahsen tanımam ama tiyatro tutkunu biri olarak onu çok sevmişimdir.
Ölüm haberini duyduğumda çok çok üzüldüm...
Meleklerin yanına uğurlamadan önce;
Büyük üstadın yaşam öyküsünü paylaşmak istiyorum sizinle...
Gazanfer Özcan 27 Ocak 1931’de İstanbul’da, dört erkek kardeşin en küçüğü olarak doğar. Babası İstanbul Belediyesi’nde memur Cemalettin Bey, çok titiz, kuralcı, ince eleyip sık dokuyan biridir. Ve bu özellikleriyle yıllar sonra oğlunun büyük bir başarı kazanacağı Hüsnü Kuruntu karakterine ilham verecektir. Çocukluğu kalabalık bir ailede geçer Gazanfer Özcan’ın; teyzeler, dayılar, amcalar hep birlikte yaşanır. Amcası ve dayıları polistir, o da imrenir büyüklerine ve polis olmayı koyar kafasına...
Ta ki Taksim Erkek Lisesi ikinci sınıfına kadar. Yıl 1947, lisede “Hisse-i Şayia” oyunu sahneye konacaktır. Bican Efendi rolü ise o güne dek tiyatroyla ilgisi olmayan Gazanfer Özcan’ın olur. Bican Efendi rolü ile içindeki ‘komiği’ keşfeder Özcan. Yine de 1947’de Polis Okulu’na müracaat eder, ancak Ankara’ya gitme zorunluluğu onu bu sevdasından vazgeçirir.Mesleğini babasından gizlediSahne tozunu yutmuştur artık; 1948 yılında Eminönü Halkevi’nin temsil koluna girer, 1949’da ise Şehir Tiyatroları’nın çocuk bölümüne. Tiyatro yaşamını sarmalamıştır artık, okulu bırakır.Eğitimi Şehir Tiyatroları’nda usta-çırak ilişkileriyle devam edecektir bundan böyle; hocaları ise Vasfi Rıza Zobu ile Reşit Gürzap olurlar.Ancak babasını bu meslek seçiminden haberdar etmeye cesareti yoktur.
Bir gün amcası sahnede izler Gazanfer Özcan’ı ve akşam sofrada babasına “Beni sanatçı olduğum için evden kovdunuz; bakalım aileden yetişen bir başka sanatçıyı da kovabilecek misiniz?” deyiverir.Masadaki herkes donup kalır, baba Cemalettin Bey “Başka bir sanatçı mı var aramızda?” diye sorunca bakışlar Gazanfer Özcan’a çevrilir. Ancak beklenen olmaz, aileden onay görür tiyatro.Özcan, kariyerinin dönüm noktası için ise 1955’e kadar bekleyecektir; “Mahallenin Romanı” adlı oyunun başrol oyuncusu Reşit Gürzap hastalanınca kendini hocasının yerine oynarken bulur.
Bu büyük sınavdan başarıyla çıkar; “Mahallenin Romanı”nın ardından gelen “Meraki” ile de yeteneğini kabul ettirir.Yazları, Şehir Tiyatroları tatilde olduğunda ise Vahi Öz ve Halide Pişkin’in tiyatro topluluklarıyla Anadolu turnelerine çıkar. Refik Erduran’ın “Deli”, Necati Cumalı’nın “Mine”, Haldun Taner’in “Fazilet Eczanesi” gibi oyunlarda rol aldıktan sonra 1961 yılında Şehir Tiyatroları’ndan ayrılır.
Bu ayrılıkta yalnız değildir Özcan; 12 yıl arkadaşı ve sırdaşı olduktan sonra 1961 yılında evlendiği Gönül Ülkü de yanındadır. İlk eşinden olan kızı Fulya ise dört yaşındadır babası yeniden evlendiğinde.Çift, 1962 yılında Gönül Ülkü Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nu kurar.
Topluluk, çoğu komedi pek çok oyun sahneler; Özcan yumuşak ve sıcak oyunculuğuyla seyircinin gönlünü fetheder. Ancak tiyatro zaman zaman verdiğinden fazlasını isteyen bir iş koludur; masrafları karşılayabilmek için ‘70’lerde sonraları pek memnuniyetle anmayacağı- filmlerde oynar aktör.
Yıllar sonra sorulan bir soruya “Sinemayı sevmem” diye yanıt verecektir. Sinema ile kuramadığı ilişkiyi, 1980’lere gelindiğinde televizyon ile kurar Özcan. Türkiye’nin ilk sitcom’u olarak değerlendirilen “Kuruntu Ailesi”, bir sevgi çemberi yaratır aktörün çevresinde. “Yüzde 70’i babam, yüzde 30’u kendim” dediği Hüsnü Kuruntu karakteri; 1987 yılında başlar ve dizi 400 bölüm devam eder.Gazanfer Özcan’ın tiyatro dışındaki en büyük hayali, bir Milli Piyango bayii açmaktır. “Çünkü insanlar umutla bilet alıyorlar ve o umudu veren kişi olmak istiyorum” diye açıklar bu hayalini.
Kendisi de sürekli piyango bileti alır, çünkü her geçen gün büyüyen vergi borçları vardır tiyatrosunun. Bir de giderek artan sağlık sorunları. 2001 yılında by-pass geçirir ve 11 yaşından beri içtiği sigaraya veda eder. 2002’de ise Gönül Ülkü hastalanır, üç yıl boyunca tedavi görür. Bu sırada git gide büyür borçlar.Avrupa Yakası’yla gelen nefes2006 yılında gelen “Avrupa Yakası” dizisi bir ‘nefes’olur Özcan’a. Onu Hüsnü Kuruntu olarak sevenlerin çocukları, şimdi Tahsin Sütçüoğlu olarak sarılacaklardır boynuna.
60 yıl sadakatle içtiği sigarayı bırakmıştır bırakmasına, ancak sigara bırakmaz peşini. Geçtiğimiz aralık ayında zatürre teşhisiyle yattığı hastaneden 14 Ocak’ta taburcu olur, ama 15 gün sonra yeniden ağırlaşır durumu...Dün geceye kadar başında “Birbirimizden ayrı iki gün bile geçirmedik” dediği eşi Gönül Ülkü, kızı Fulya Özcan ve torunu Tarık Ündüz beklerler iyileşmesini. Ama ne yazık ki dün akşam saatlerinde bırakır mücadeleyi Özcan.2000 yılında bir söyleşide şöyle demiştir: “Benim dileğim, gerçek tiyatro adamının, oyun sonrası makyajını silerken ölmesi. Her şeyi bitirmişsin, alkışını almışsın...”
Bizim için alkışlarımızın ardından indi sahneden Gazanfer Özcan... Son dileği gerçekleşti.

Mekanın cennet olsun Gazanfer Baba...

13 yorum:

Evren dedi ki...

:((

beenmaya dedi ki...

:(((

gerçek sanatçılarımızı teker teker kaybediyoruz ne kötü...

guguk kuşu dedi ki...

Sabah eşimle konuştuğumuz ilk konu bu oldu. 60 yıllık sanat. Dile kolay. Bizi o kadar çok güldürdü ki, cennette çok mutlu olmasını diliyorum. Onu çok özleyeceğim.

Cimbakuka dedi ki...

daha ne yazılabilir ki :(

güle güle hüsnü amca...

Adsız dedi ki...

Benim şimdi senden haberim oldu. Öyle üzüldüm ki...Babacan tavırları ve sevimliliğiyle sanatının haricinde ayrıca özel bir yeri vardı kalbimde...

Basak dedi ki...

hakikaten en sevdiğim tiyatro sanatçılarındna biriydi, hiç konuşmasa, sadece yüz mimikleriyle bile btüün durumu izah ederdi. Işıkla kalsın...

Yelda dedi ki...

Dün haberlerde öğrendim bende
Bir çınar daha devrildi diyorum
Allah yakınlarına sabır versin

:.(((

Adsız dedi ki...

bende gece öğrendim ve çpk üzüldüm.Tiyatronun duayenlenrinden birini kaybetmek çok acı :(

pommeler dedi ki...

yattığı yer nur olsun

Ful yaprakları dedi ki...

Evet arkadaşlar çok zor çok..
Artık onlar gibi çınarlar azaldı etrafta kıymetlerini bilmek lazım.
gerçekten de kuruntu ailesi gibi bir klasikle büyüyen benim yaşıtlarım için ayrıca bir anlam taşırdı Gazanfer baba..

Aylin Ünlü dedi ki...

Yerlerine yenileri gelmeyecek sanatçılara tek tek veda etmek çok üzücü,mekanı cennet olsun:(

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

bir sanatcinin yasarken oldugunu dusunecegi, unutulmusluk, bir kenara atilmislik ile degil de, hala izlenirken ve cok sevilirken gelen bir olum, belki aciyi bir parca olsun azaltabilir..

cok kolay yetismeyecek sanatcilardandi.. uzuldum cok..

La Loba dedi ki...

Artık yok 'tık tık tık'.
:(

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!