Sevgili Günlük;
Yeniden blog sayfamı ofisimde olduğum halde eskisi gibi görebilmek ne güzel ne güzel:))
Günler akıyor, zaman klişe denebilecek cümlelerle savruluyor.
Tüm bunlar olurken sanki filmin kahramanı ben değilmişim gibi uzaktan izliyorum olan biteni.
Hayatımız içimizden geçen cümleler içinde geçer diye savunur Murathan Mungan, iyi de söyler hani..İçimizde biriktirdiklerimiz, bazen konuşmaktan yorgun düştüğümüz, mücadeleci tırnaklarımızı kırıp gardımızın ardına sığındığımız zamanlar olmuyor değil...Zamanın bilinen en iyi antibiyotiklerden daha iyi bir ilaç olduğunu biliyorum, zamanın insanı olgunlaştırdığını da aynı zamanda böylesi bir ülkede yaşamanın yan tesirlerini de...
İş yerlerinde "huzur" kavramını aramayı bırakalı uzun zaman oldu, boşuna demiyorum karıncalarım benim tesellim diye.
Maaşın arttığı yok hatta eksildiği vardı bildiğiniz üzre, bir de bunlara ek olarak yeni bir iş daha almıştım.Tabii layıkıyla yaptığımı gören kodamanlarım bana yepyeni bir iş daha sunmaya karar vermişler.Yalnız fark şu, kendileri de işin ne olduğunudan ve nasıl teslim alınacağından bi haberler..
Demem o ki, programcı geldi bilgisayara gerekli programı kurdu, telefonum dış aramaya açıldı bir iş var size vereceğiz denildi ama evrakları teslim alamıyorum:))
Gelip gelip iş acele diyorlar ama evraklar ortada yok.X'e gidin verir diyorlar, X: o evraklar Y'de diyor.Y:Z ile konuşmadan teslim edemem diyor.Z: henüz ortada yok...
Zaten bu işi yapabilecek vaktim ve ortamım da yok,dün dayanamadım ağzımdan dökülüverdi kelimeler, ben karıncalar yanımdayken bu kadar işi konsantre olarak nasıl yapacağım?
Egosantrik dedi ki ee tabii sabah saatleri olur ya da başka zaman olur, ama acele!
Biliyorsunuz dedim, haftaya benim organizasyonum var, ev sahibiyim tüm yük omuzlarımda, böylesi yoğun bir haftada bu kadar dikkat gerektiren bir işi nasıl yaparım?
Yanıt yok...
Yani bu sabah oldu, iş hala bana doğru dürüst anlatılmış değil..
Evraklar herkese dağılmış adam bana diyor ki siz takip edin toparlayın, ben tüm kurumda gezip herkesin evrağını toparlayacak vakte sahip olsam, sabahın 7'sinde yaptığım makyajı akşamın 6'sına kadar bırakmaz arada tazelerdim!
Uzun lafın kısası, hayat hep bize "gaf" yapıyor, tam kendinizi iyi ve önemli hissederken aslında resimdeki fare gibi olduğunuzu söylüyor, minik bir "oyuncak".
Merak ediyorum her ülkede yaşam koşulları böyle midir diye, neden yönetici vasıfları olanlar yönetici olmaz, en işi bilmezler başta olur diye.Bana fırsat verseler -ki biraz görmeye başladılar- işleri programlı yapmanın ne demek olduğunu ve insanları yönetmenin güleryüzle de mümkün olabileceğini göstersem, şu komik maaşım yükselse, insan konumuna girsem...
4 yıl üniversite okuyup lisan bilip üniversiteyi dereceyle bitirmem bir işe yarasa...
Şu güneş artık bulutların arasında çıksa:))
Hava aydınlansa, ısınsa...
Ama olumsuz gitmiyor elbette hayat!
Bir önceki yazımın yankılarını merak ediyorsanız "özür dilenmedi".O olmamış gibi, kalındığı yerden devam etti her şey..Bence askere gitmek onu olgunlaştıracak, beni görememek kıymetimi anlamasına yardım edecek, zor şart ve koşullar hayatta istenilen her şeye "çalışarak" sahip olunacağı gerçeğini gösterecek.
Ben bekleyeceğim, sevgim içimde, kalbimde, özleyeceğim onu da biliyorum.
Yazın tüm coşkusunu sonuna kadar da yaşayacağım, tüm kış çektiğim sıkıntının, bunalımların, zorlukların, hastalıkların ardından hak ettiğim tatili yapacağım.Allah sağlık versin her şey olur...
Son günler bunlar ve dengesizlik, hiperaktiflik, agresiflik karışımı bir şeyler yaşıyor..Dün bunu fark ettim ve üzüldüm..
Kolay değil elbet, ama bir ev geçindirecek bir adamın da sorumluluk duygusunun da gelişmesi lazım..
Biliyorum bugüne kadar her şeyde olduğu gibi, gidip geldikten sonra iyi ki gitmişim diyecek, ama gidene kadar bana yaptıları ve üzüldüğümle kalacağım..O sahneleri geri alıp "geri dönüşüm kutusuna gönder"butonuna basamayacağız.Acı olan her şey geri dönüştürülebilseydi keşke...
Neyse bunları bir kenara bırakalım,dün iş çıkışı çarşıya giidp yaza hazırlık olarak kendime bir fotoğraf makinesi aldım!Yarı profesyonel bir makina, iyi bir indirime girmişti dijital olması harika bir şey-zira benim ilk dijital makinam!
Canon marka oluğudunu söylemek reklama girer mi:))
Şimdi çekim teknikleriyle ilgili bilgi sahibi olmak istiyorum çünkü diyafram ve bazı ayarları manuel yapabilme özelliği varmış, hele makro çekim moduna bayıldım,deneme için saatimi kolumdan çıkardım şöyle renkli fonda bir yakın çekim yaptım, gerçekten sonuçtan çok memnun kaldım.Bu fotoğraf hobisinin de beni çok mutlu edeceğini ve kendimi geliştirdikçe güvenimin artacağını düşünüyorum.
Şimdilk bu kadar cephemden başka bir şey yok...
Bu arada Ayça'cım artık makinem var, nihayet mimi gerçekleştirebileceğim!
Hep iyi günlerde, iyi olayların, mutlulukların ve güzel zamanların fotoğrafını çekmek dileğiyle...
1 yorum:
Kuzum benimm, hayat hep bir alıp bir veriyor işte... Hiçbir zaman seni yönetecek insan senden çok iş bilmiyor... Başka ülkeleri bilmiyorum...
Fotograf makinesine manyaaakkk sevindiiiiimmmmm :))) Canımmm güle güle kullan, ışığın bol bol olsun :) Bekliyorum çektiklerini. Makro modu tam benlikmiş :))) Öpüyorum koccaman :)
Yorum Gönder