Minik bir karınca var, 5 yaşında…
Genellikle sabahları karşılaşıyorum onunla…
Asık suratlı, konuşmayan bir karınca. Her sefer birkaç küçük cümleyle açmaya çalıştım onu, nabzını yokladım ama pek yanıt alamadım,onu sıkmamak ve ürkütmemek adına fazla üstünde durmadım,biraz benimle karşılaşsın, yüzüme ve bana aşina olsun istedim.
Derken bu sabah karşılaştık yine, ikimiz yalnızdık.
Genellikle sabahları karşılaşıyorum onunla…
Asık suratlı, konuşmayan bir karınca. Her sefer birkaç küçük cümleyle açmaya çalıştım onu, nabzını yokladım ama pek yanıt alamadım,onu sıkmamak ve ürkütmemek adına fazla üstünde durmadım,biraz benimle karşılaşsın, yüzüme ve bana aşina olsun istedim.
Derken bu sabah karşılaştık yine, ikimiz yalnızdık.
Kaçamak bakışlarla beni incelediğini fark ettim ama suratı yine asık.
“Hiç 5 yaşında bir karınca böylesi asık suratlı olur mu, gülümsemeyi öğretmeliyim ona” dedim içimden ve "bu, bugün olmalı..."
"Günaydın" dedim her zaman ki gibi gülümseyerek, baktım ki yanıt yok, ona doğru yaklaştım minimini boyuna doğru eğildim ve ses tonumu biraz da ona yakın tutmaya çalışarak usulca dedim ki "M... günaydın demeyi sevmiyor galiba, ne zaman günaydın desem cevap vermiyor.”
Yine sesi çıkmadı, ama merakla baktığını görebiliyordum.
Devam ettim “Oysa ki sen bilir misin M..., günaydın kelimesi ne anlama geliyor?”
Bu sefer gözlerimin içine bakarak konuştu,ama hiç beklemediğim bir yanıtla karşıladı beni “Annem bana çok vuruyor…”
İçim cız etti, şaşkınlığımı saklamaya çalışarak, belki de o yaşlarda çocukların hayal dünyalarının genişliğini de düşünüp hemen önyargılı bakmamak adına “neden böyle düşünüyorsun …”dedim,
“Çok yaramazlık yapınca vuruyor bana” dedi..
Çaresiz, “sen de daha az yaramazlık yapmaya çalışırsan belki annen de kızamaz sana o zaman” dedim ve konuyu değiştirmek adına ekledim “Sen neden her sabah birbirimize günaydın dediğimizi biliyor musun bakalım?”
"Günaydın" dedim her zaman ki gibi gülümseyerek, baktım ki yanıt yok, ona doğru yaklaştım minimini boyuna doğru eğildim ve ses tonumu biraz da ona yakın tutmaya çalışarak usulca dedim ki "M... günaydın demeyi sevmiyor galiba, ne zaman günaydın desem cevap vermiyor.”
Yine sesi çıkmadı, ama merakla baktığını görebiliyordum.
Devam ettim “Oysa ki sen bilir misin M..., günaydın kelimesi ne anlama geliyor?”
Bu sefer gözlerimin içine bakarak konuştu,ama hiç beklemediğim bir yanıtla karşıladı beni “Annem bana çok vuruyor…”
İçim cız etti, şaşkınlığımı saklamaya çalışarak, belki de o yaşlarda çocukların hayal dünyalarının genişliğini de düşünüp hemen önyargılı bakmamak adına “neden böyle düşünüyorsun …”dedim,
“Çok yaramazlık yapınca vuruyor bana” dedi..
Çaresiz, “sen de daha az yaramazlık yapmaya çalışırsan belki annen de kızamaz sana o zaman” dedim ve konuyu değiştirmek adına ekledim “Sen neden her sabah birbirimize günaydın dediğimizi biliyor musun bakalım?”
Yine konuştu, bu sefer biraz daha rahat çıktı kelimeler ağzından “Yok, bilmiyorum…”
"Biz birbirimize günaydın deriz, çünkü günaydın; günün aydınlık olsun, mutlu olsun, güzel bir gün geçir demektir” dedim ve ekledim “Şimdi ben sana günaydın dedim, senin günün güzel geçecek ama sen bana bir şey söylemedin, şimdi benim de günümün güzel geçmesi için ne yapmamız gerekiyor” dedim.
Kocaman gülümsedi,mini mini pirinç tanesi dişlerini görebildim..
.
“Sen de bana günaydın dersen anlaşırız bence” dedim.
Gülümseyerek biraz da rahat bir tavırla “günaydın” dedi bana,
“Aferin sana ” dedim.."Bundan sonra günaydın kelimesini hep kulacağız dimi dedim,
“Evet” dedi gülümseyerek, biraz daha konuşmak ister gibi bir hali vardı..
“Sen de bana günaydın dersen anlaşırız bence” dedim.
Gülümseyerek biraz da rahat bir tavırla “günaydın” dedi bana,
“Aferin sana ” dedim.."Bundan sonra günaydın kelimesini hep kulacağız dimi dedim,
“Evet” dedi gülümseyerek, biraz daha konuşmak ister gibi bir hali vardı..
Başlangıç için gayet olmulu bularak, devamının geleceğini hissettim.
“Hadi bakalım oyun vakti” deyip onu ders başlayana kadar oyun alanına gönderdim, seke seke gitti…
Sabah asık suratıyla bir köşede oturan bir karıncaydı o, şimdi arkadaşlarıyla oynuyor, olumsuzluklarını belki bir an için belki de uzun bir süreliğine unuttu.
Belki annesi gerçekten ona vuruyor belki de böyle bir durum yok ama yine de onu üzen bir şeyler var. Tüm bunların üstesinden gülümsemeyi öğrenerek gelebileceğini hissetmesi yeterli.
Çocukluğumuz çok önemlidir, iyi ya da kötü ne yaşadıysak o yıllarda içimizde kalır,parçamız haline gelir adeta, kişiliğimize yansır.
Bugün, ben ful yaprakları, bu minik karıncaya yardım ettim.
Onun gülümsemesini sağladım, belki de ileride hep günaydın diyerek insanların gözlerinin içine bakabilmesini öğretmek adına kocaman bir adım attım.
25-30 yaşına geldiğinde; "hiç unutmam insanlara günaydın demesini ve onun anlamını ben daha 5 yaşındayken bir ful yaprağından öğrenmiştim" demesine sebep olamayacağımı kim söyleyebilir?
Sonucu bilemem ama filiz vermesi için toprağa bir tohum ekebilirim,öyle değil mi?
Çocukluğumuz çok önemlidir, iyi ya da kötü ne yaşadıysak o yıllarda içimizde kalır,parçamız haline gelir adeta, kişiliğimize yansır.
Bugün, ben ful yaprakları, bu minik karıncaya yardım ettim.
Onun gülümsemesini sağladım, belki de ileride hep günaydın diyerek insanların gözlerinin içine bakabilmesini öğretmek adına kocaman bir adım attım.
25-30 yaşına geldiğinde; "hiç unutmam insanlara günaydın demesini ve onun anlamını ben daha 5 yaşındayken bir ful yaprağından öğrenmiştim" demesine sebep olamayacağımı kim söyleyebilir?
Sonucu bilemem ama filiz vermesi için toprağa bir tohum ekebilirim,öyle değil mi?
Ne kaybettim bu davranışımla?Hiç bir şey,sadece bir kaç sihirli dakikamı aldı.
Peki ne kazandım? Kocaman bir gülücük, elle tutulamaz ama gözle görülür ve ta içinizde hissedilir...
Bu yazıyı okuyan herkes, lütfen bugün birilerine küçük de olsa bir iyilik yapın,gülümsemelerini sağlayın...
Bu yazıyı okuyan herkes, lütfen bugün birilerine küçük de olsa bir iyilik yapın,gülümsemelerini sağlayın...
“Amelie” filmini izlediniz mi bilemiyorum ama tıpkı o filmdeki gibi...
Yüreğinizi insanlarla paylaşırsanız ve birilerini mutlu ederseniz, eminim siz de çok mutlu olacaksınız…
Unutmayın ki mutluluk dediğimiz şey uzun süreli bir kavram değil, yalnızca bir yol ve o yol da anları yaşamaktan geçiyor...
Günaydın, günaydın, günaydın...
9 yorum:
Günaydınnnn sevgili ful, benimde her sabah çok önem verdiğim bir konuya değinmişsin ama çok da güzel değinmişsin.. Maalesef bunu yapmaktan bile ürker olmuşus oysa yazdığın gibi insanın bütün gününe yansıyan n ekadarda sihirli bir kelimedir.. Bazen işyerinde ddemeyen arkadaşlara gönderme yaparak takılırımm. Çok teşekkürler ve sevgiler..
Günaydın sevgili Şükran,
evet ürker olmuşuz:)
benim için aptal diyenler bile olduğunu hissedebiliyorum, hayatın koşturmacası varken bunlarla neden uğraşıyor, sanki her şey toz pembe diyenler...
ama onlar bilmezler ben ne hastalıklar, ne zorluklar atlattım.
her şeye rağmen, olumlu düşünüp küçük mutluluklarla direnmeye devam...
üşen - ertele - vazgeç diyenlerden olmayın lütfen...lütfen...
merhaba :)
merhaba meral,
hoşgeldin :)
Sana da Afrika´nin, buram buram yaz kokusunu, gunesin en parlak halini, bicir bicir oten kus seslerini gulen gozlerle kocaman gunaydinnnn diyerek yolluyorum canim.
Gunun guzel gecsin.
Guzel olan herseye varım ben:)
Bir karıncanın (umarım hayal gücü geniş bir karıncadır) hayatında iz bıraktınız, sevgiler:)
Cok güzel yazmışsın ellerine sağlık:))
Yorum Gönder