Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

3 Mayıs 2010 Pazartesi

"sadece kendi anlatacaklarına sıra gelsin diye dinler sizi"

Gözlemliyorum, bu yeteneğimi seviyorum.
Biliyorum 6.hissimin kuvvetiyle birleştiğinde bazen korkutucu sonuçlar doğurabiliyor ama yine de seviyorum işte...
Davranış bilimleri üzerine master yapmak için uzun süredir düşünmem, insan ilişkileri ve karakter tahlillerini sevmem de bunu destekliyor aslında.
Güneşli ve rüzgarlı bir pazar günü, deniz kıyısında kalabalık bir kafe...
Kadın ve adam oturuyorlar kalabalıkta, aslında kalabalık içindeler ama yakınımdalar..kolaylıkla inceleyebiliyorum onları. Kadının karakterini anlayabiliyorum, duruşundan, bakışından, hareketlerinden, mimiklerinden, güleryüzünden.. İçten gibi geliyor bana, biraz da ürkek gibi. İyi tanırım ürkekleri, kendimden dolayı..sanki bir korkusu var da evhamını gizlemeye çalışıp rahat olmayı seçiyor gibi..ama ne kadar rahat olursa olsun içten içe tedirgin gibi, orada ama orada değilmiş gibi..
Hep adam anlatıyor o dinliyor, onay veriyor başıyla. Göz ucuyla bakıyorum ki konuya girmek istediğinde adam lafı ağzına tıkıyor, halbuki gözlerinden belli ne kadar da bilgisi olduğu...
Sitem ediyor bir iki, şaka yollu atışıyorlar,o ara gülüşlerini daha çok duyuyorum konuşmalarından.. Ama adam anlamıyor onu, kadının ne kadar narin olduğunu fark etmiyor, kendini anlatıyor sürekli. Ben bile onun yüksek ses tonuyla kendini bu kadar anlatmasından sıkılıyorum. Keskin yargılarını seziyorum, "ben sadece ben" demesini yadırgıyorum.
Hani bazı insanlar vardır sadece kendi anlatacaklarına sıra gelsin diye dinler sizi, öyle biri işte...
Aslında o kadında biraz da kendimi buluyorum o an, geçmişte yaşadıklarımı düşünüyorum. Orada olup aslında gerçekten de orada olamamanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum.İçinden yüreğine dokunan birini nasıl da istediğini fark ediyorum. Denize karşı uzak dalgın ve yine de gülümsemeyle, umutla dolu bakışlarını kendi bakışlarıma benzetiyorum...
Yakın oturduğumuzdan ve karşımda olduklarından konuştuklarını da büyük ölçüde duyabiliyorum.Kızın hararetle üniversite yıllarını ve ideallerini adeta savunur gibi heyecanla anlatışından ve adamın o başı dik sürekli tez üreten tavrından kızın mesleğini küçümsediğini fark ediyorum, içim cız ediyor. "Siz nesiniz ki koskoca evrende minicik bir zerre..Kendinizi nasıl bu kadar yüksek görebilirsiniz" diye geçiriyorum içimden.Sonra kendime hayret ediyorum, nasıl da çözümledim diyorum.Acaba gerçekten öyleler mi yoksa ben mi öyle görmek istedim, kadını kendi karakterime benzetmek mi istedim diyorum.
Ben de düşünüyorum, kendimi, etrafımdaki onca insanı...
Onlar gibi ya da gözlemlediğim bu kadın gibi olmaktansa, yalnız olmayı yeğlediğimi duyumsuyorum şiddetle.
Kadını çok iyi anlıyorum...
Sıkılgan tavırlarını ve kalkmak için acele edişini de fark ettiğimde, doğru kanaate vardığımı hissediyorum.
Bizler minicik zerreler, hayatta karşındakini dinlemek, onu anlamak, anlayamasak da anlamak için çaba sarf etmek kadar önemli bir şey olmadığını fark etmek için neden bu kadar geç kalıyoruz?
Oysa bilmiyoruz ki, en önemli şey dinlemek, sohbet edebilmek, ortak noktalar hakkında bir şeyler paylaşabilmek...
İlişkilerdeki en önemli sorun da bu noktadan başlayarak ortaya çıkıyor zaten, iletişimsizlik...
Sürekli kendinden bahseden bu adam, bir ara nefes alsa ve kadına baksa onun ne kadar sıkıldığını fark etmemesi için hiç bir neden olmadığını anlayacak ancak durup nefes almaya kimsenin vakti yok bu aralar.
Nefes=hayat.
Bazıları sadece yaşadığını zannediyor...

25 yorum:

Eda dedi ki...

Ne eklesem fazla ve manasız kalır.Tebrikler ve teşekkürler yazın için.

Ful yaprakları dedi ki...

eda,

esas ben teşekkür ederim okuyup yorumladığın için,
yazılarımı beğenmenizden öte kendinizden bir şeyler bulmanız kendimi iyi hissetmemi sağlıyor:)

UykusuZ dedi ki...

Ful, aynen ben de senin gibiyim, insanları seyrederim, karakter tahlilleri yaparım, üzülürüm sevinirim, kızarım. Yıllar içinde insan sarrafı yapmıştır beni bu alışkanlık.
İnsan önce kendisini dinlemeli, böylece terbiye edebilmeli kendini.
Halbuki hoş bir bayanı dinlemek kadar zevk veren birşey varmıdır ki?

Ayca Karaoglan dedi ki...

konuşmasına bir nefeslik mola verse de karşısındaki insanın neler hissettiğini anlayamayacak kadar kendi hayatına kaptırmış oluyor bu insan tiplemeçleri... :)

kadın ya da erkek farketmez, küçük dağları ben yarattım edaları benim midemi bulandırıyor, ya senin :))

öpüyorum kocaman ;)

Ful yaprakları dedi ki...

ayçam,
çok doğru bağlamışsın cümlenin geri kalanını :D
bıktım egosu yüksek insanlar görmekten,
bizim hayatımızda da dolu bunlar, her yerde karşıma çıkıyorlar:)

Ayca Karaoglan dedi ki...

işte o yüzden elekten geçirilmiş, kişilik analizi yapılmış, az ve öz arkadaş ömür çürütmez diyorum :))

papatya dedi ki...

Ben de hic sevmem surekli konusan karsi tarafi hice sayacak kadar kendinden gecen insan tiplerini.Malesef etrafimizda cok var.
Harika bir anlatim olmus Ful'cum, zevkle okudum.

Ful yaprakları dedi ki...

DecisionS,

yoktur bence de,
2 insanın birbirini dinlemesi kadar gzel bir şey de yoktur:)

bu tip insanlar kendilerini bile tnaımıyorlar aslında, sadece tanıdıklarını zannediyorlar.

Ful yaprakları dedi ki...

ayça'm

aynen, ben de az ve öz insan kitlesiyle yoğrulup kavrulmayı tercih ediyorum,

bunlar enerji emiciler, vampirler hatta:)

ve inanıyorum ki o adama sorsak hayatta bunu kabullenmez:))

Ful yaprakları dedi ki...

papatya'cım,

beğenmene ve keyifle okumana çook sevindim,
o insanları atalım hayatımızdan,
etrafımızda gözlemlediklerimiz de sadece işte böyle eleştirmek ya da irdelemek için olsun:)

Aynur (Küçük Hala) dedi ki...

yerinde bir tespit ve çok güzel bir anlatım olmuş gerçekten
sevgiler...

Ful yaprakları dedi ki...

Aynur (Küçük Hala)

beğenmene çok sevindim


sevgiler :)

Unknown dedi ki...

karşımdakinin hakikaten sözü bitmek bilmiyor ve sazı eline almışsa dinlemiyorum dinleyemiyorum bu ne küstahlık ne kendini beğenmişlik ama ben de yapıyorum arada yapmak zorunda kalıyorum diyeyim...
Fakat çok yerinde tespitlerde bulunmuşsun :) pravo :)

ali zafer sapci dedi ki...

Güzel resim ve yazılarınızla yeni tanıştım. Merhaba!

öykü dedi ki...

sevgılı Ful
o kadar guzel anlatmıssın kı
kucucuk detaylarına varana kadar
ben de ınsanları gozlemlemeyı onlardan hıkayeler cıkarmayı severım
hıc tanımadıgım ınsanlar bıle soyle bı gozlemledıgım de kendıme gore bı fıkır olustururum

cok sevdım yazını
kendı bakısımdan bıseyler buldum
sevgılerımle

stuven dedi ki...

çok çokk güzel bir yazı.

hep derim bir ilişkide oturup konuşabilmek, yeri geldiğinde tartışabilmek öenmlidir diye. konuşamadıktan sonra hiçbir şeyin önemi yok...

insanın gözünden anlarım ama isterim ki benim de gözümden ne demek istediğim anlaşılsın:)

sevgiyle.

ruhumun pusulası dedi ki...

"Bazıları sadece yaşadığını zannediyor" demişsin ya, en sonunda en iyi yorum bu. üstelik yaşadığını zannederek yanındakinin de yaşam hakkını gasp ediyor bencilce...

Profösör dedi ki...

Yazıların gittikçe sosyal sorumluluk projelerine kurumsallık ve kuramsallık getirecek nitelikte. Evet bu tür yazılarla terapi olabiliriz. bu bir değerdir. Herkes istifuade edebilir.

Osmanlı'da "İlmi kıyafe" isimli bir bilim olduğunu söylemeliyim. eskiden resim sakıncalı görüldüğünden, kişilerin karekter ve davranış analizleri anlatılarak resmi evraklarda yer alırdı. Şimdiki fotoğraf tekbaşına bizi ne kadar tahlil edebilir?

Ful yaprakları dedi ki...

fundacım,

bazen dinlemek zorunda kalıyoruz, zorunluluklar yüzünden..:))

mümkün olduğunca bu insanlarla az bir arada olmalı, enerjimizi tüketmesinler!

Ful yaprakları dedi ki...

Alizafersapci,

Teşekkürler,

Dünyama hoşgeldiniz :)

Ful yaprakları dedi ki...

Öykü'cüm,

Bu yazıda herkes kendinden bir şeyler bulduğunu söylüyor,işte bu beni çok çok mutlu etti.
Gözlemlerimi ifade edebilmem, sizlere aktarmam, hoşunuza gitmesi ve fikirlerinizi benimle paylaşmanız çok güzel.

her insan bir hikaye aslında :)

gözlemlemek yazan ya da üreten biri için sonsuz bir dehliz adeta:)

Ful yaprakları dedi ki...

stuven,

teşekkürler:)

evet gözlerinden anlaşılır aslında niyeti, ama son zamanlarda gözlerinin bile ifadesini bile değiştirip yalan söyleme konusunda artık uzmanlaşmış insanlarla karşılaşıyorum :(

ama biz sarraf olduk artık, anlayabiliyoruz her şeyi..

bu çok önemli, kesinlikle :)

Ful yaprakları dedi ki...

ruhumun pusulası,

evet, bizim hakkımızı da gasp ediyorlar, çok doğru..

üstelik enerjimizi de çekip alıyorlar..

yaşadıklarını zanneden ama yaşamdan zerre haberi olmayan bu insanlar bir gün fark edecekler ama geç olacak :(

Ful yaprakları dedi ki...

Profösör,
çok teşekkür ederim :)
gözlemlediklerimi aktararak sesimi duyurmaya, bizim gibi insanların varlığını göstermeye çabalıyorum..

karakter tahlili, beden dili, gözlem birleşince alında pek çok hatadan kurtuluyorsunuz. Nasıl mı, şöyle ki,bir insanı kendisini sizden ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın anlayabiliyorsunuz.

mesela bir kafede garsonu çağırışından ona hitabından bile bir şeyler çıkarmak mümkün,

İlmi kıyafe'den haberim yoktu,
çok merak ettim,
araştıracağım!

Unknown dedi ki...

Gerçekten öyle bazıları sırf konuşmak için bekler, dinler seni.Gittikçe benzilleşen insanlar, bencilleşen dünya...

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!