Uyarı : Bu yazı bol miktarda soru işareti, eser miktarda soru eki içermektedir.
Hayatla ilgili kafası karışık olanların yazıyı "Pearl Jam -World Wide Suicide"eşliğinde okumaları tavsiye edilir :)
"İnsanlar, dünya düşmüş üstlerine kıpırdayamıyorlar...denemiyorlar bile!"
Bu sözler bir şarkının içinde geçer, o şarkı da tam hayatın ortasından geçer, hayatın ortası ise nereye denk gelir işte onu bilemiyorum...
Kuşku var, umut var ama inanç o kadar derinde ki erişilemiyor.
Bir kıvılcıma ihtiyaç vardır belki de, onu ateşlemeye ihtiyaç vardır, herkesin inancını, hayatını sorguladığı dönemler olmuştur elbet. Yaşama sevincini yeniden kazanabilmek için sıyrılmak zorunda olduğumuz kuşkulardan doğan..sürekli içimizde konuşup duran gevezeleri kaynak alan..
"Bile bile rotayı olmayacak yönlere çevirirsem gemim er ya da geç bir yerlere çarpmayacak mı? Nedir peki doğru rota?"diye kendime sorduran.
Çocukken hayatın bu kadar zor olabileceğini aklımın ucundan geçirmezdim, 18 yaşıma girersem her şey düzelecek sanardım..yok ben şimdiki çocuklardan bahsetmiyorum, kendi çocukluğumdan bahsediyorum size. ben çocukken çocuktum!
şimdi çocuklar çocuk değil, erken olgunlaşmış bedenleri, her şeyi bilen zihinleri var.oysa ben berjer koltukta kendimi uzay mekiğini kullanan kaptan pilot gibi hissedebiliyor, kolçaktaki görünmeyen renkli düğmelere basarak uzay mekiğimi ay'a gönderebiliyordum..bu hayalimi şimdikilere söylesem aptal bir çocukmuşsun sen derler bana, ama ben aptal değildim sadece çocuktum...
Hala çocuğum aslında, bu kadar kırılgan olmaz yetişkinler. Biraz sağlam durur, kaya gibi.öyle her şeye takılmaz, inat etmez fazla, bir yerde durmasını bilir, çekilir.Ben ne yapıyorum? Ne yaptığımı bilmiyorum ki öylece savruluyorum, aptal umutlar uğruna bir ordayım bir hayal dünyasında..
tatilde de hayal dünyasında olmak istiyorum, hatta mümkünse bir elektrik süpürgesinin tozları yuttuğu gibi benim de zihnimdeki tüm kuruntularımı yutsa tatil,deniz,huzur..
huzur=zenginlik..dünyada elle tutulamayan, gözle görülemeyen,paranın satın alamadığı (artık alabiliyor galiba..)herkesin yanına kolay kolay uğramayan kavram!
Huzura tutunsam, dolaşsak biraz, şehrin üzerinden uçsak, beni gezdirse,dinlese, cevaplasa, algılarım açılsa. yere indiğimde afallamasam, her şeye umutla devam etsem kaldığım yerden..Kurabiye ve çay ikilisinin basitliğinden keyif alan başka insanlar tanısam, hırsları olmayan, karşısındakini kırmayan, incelemeyen, bencil olmayan,sahiplenen insanlar! Bunun için hayal dünyamda yaşamaya devam mı etmeliyim? Tüm bu soruları kim yanıtlayacak? Ben mi ?
Alice'deki tavşan gibi sürekli geç kaldım demenin, hep bir yerlere yetişmenin yorgunluğu ve dalgınlığı var üzerimde. Bekleyenim var bundan hoşnut olmalıyım aslında!öyle mi, olmalı mıyım?insan dediğin yetinmeli mi, daha fazlasını mı istemeli ?...ah benim yanımdan ayırmadığım kocaman yıpranmış pembe gözlüklerim! her şeye rağmen sizi seviyorum demek geldi içinden,demeli miyim?
soruları bir yana bıraksam, yok yok bırakmasam..cevapları sorular olmadan alamam ki...
umutlu muyum ? biraz evet, biraz temkinli. o halde birazcık da olsa evet varsa cümlemde, doğrulup devam etmeliyim. aldığım onca karar var, hepsini uygulamalıyım önce!(mi demeliyim?) Sanırım 30 yaşına yaklaşan ve hayatta henüz hiç bir isteğini gerçekleştirememiş, kendisini rutinin içinde kaybolup yitecekmiş gibi hisseden tek ben değilim.
Bakıyorsunuz zaman hızla akıyor, herkes bu hıza ayak uydurmuş son sürat gidiyor..Sizin istekleriniz uzakta, taa karşı kıyıda, onların yanına gidebilmek için bir salınız olması lazım. Etrafınızdaki kimilerinin teknesi var kimilerinin katamaranı! siz sal için bile uğraşıp didiniyorsunuz, alamıyorsunuz, peki kendim yapayım diyorsunuz! Sanıyorsunuz ki herkes hayatı yakaladı,isteklerini gerçekleştirdi, maddi imkanları iyi, özgürlüğünü kazanmış, aile kurmuş, işleri tıkırında,mevkileri iyi..sizin görünüşte ve eğitim adına fazlanız var ama şansınız yok gibi görünüyor, bu da sizi sal yapmak yerine isteklerinize karşı kıyıdan bakıp iç geçirmeye itiyor...
Aslında gerçekten onlar gibi mi yaşamak istiyorsunuz ?bir de bu soru var kaya gibi ağır...peki onlar gibi değilse nasıl?Bir karar vermelisin artık, tik tak tik tak...
Sahi yalnız değilim değil mi?Siz de böyle duygular yaşadınız mı?
Zaman ilerledikçe, yetiştiremeyeceğim, başaramayacağım, olmayacak dediniz mi?
Oysa ben hayat sürprizlerle doludur sözünü çok severim, ne zamandır bana sürprizli yanını göstermese de o günler yakındır diye geçirmekteyim içimden..(yıpransa da hala tedavülde olan pembe gözlüklerim)
Karşı kıyıdaki isteklerime bakıp ağlamak istemiyorum, belki bir piyango çıkar ve oradan bir tekne kazanırım, sadece karşı kıyıdaki isteklerimi değil tüm kıyıları dolaşırım...
Yalnız olmadığımı bilmek istiyorum sadece...
- Ful yaprakları
- Türkiye
- Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com
Yazılarım - Etiketler
affetmek
(1)
ağaç katliamı
(1)
arkadaşlık
(3)
aşk
(11)
ayakkabı
(7)
ben büyüdüm artık
(1)
ben çocukken
(5)
blog
(1)
blog yazarı ful
(16)
çiçek kız
(1)
çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak
(2)
dilekler
(1)
düğün telaşı
(1)
eğlence
(2)
eleştiri yazıları
(12)
evlilik
(11)
facebook
(1)
film yazıları
(1)
gdo
(1)
görgü
(1)
gözlem
(3)
güncel
(1)
gündelik
(63)
gündem
(1)
güneşli yazılar
(24)
haberdar
(5)
Hayata dair
(62)
içim acırken
(24)
kadınlar-erkekler
(3)
karışık kafalar
(1)
kendine güvenmek
(1)
kısa yazılar
(4)
kış
(1)
kitap yazıları
(6)
lunapark
(1)
manşet
(1)
merak ediyorum
(3)
mevlana
(3)
mevsimlerden yaz
(3)
mimler
(7)
moda
(1)
mucize
(1)
Murathan Mungan
(3)
Mustafa Kemal Atatürk
(3)
mutluluk dersleri
(17)
müzik
(1)
müzik yazıları
(13)
nezaket
(1)
nostalji
(1)
ofis bunalımları
(36)
origami
(3)
ödüller
(6)
öneriler
(5)
özel günler
(3)
panik atak
(1)
paylaşımlar
(35)
renkler
(1)
renklerin anlamları
(1)
ropörtajım
(1)
sansür
(1)
sorgularken
(9)
şifreler
(1)
tasarım
(1)
tatil
(3)
temizlik
(1)
tesadüfler
(1)
tiyatro yazıları
(2)
umut
(1)
yağmur
(2)
yeşilçam
(1)
zihniyet
(1)
değer verenler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
EMEĞE SAYGI
Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!
neler yazmışım neler...
- Şubat 2015 (1)
- Aralık 2013 (1)
- Ağustos 2013 (1)
- Aralık 2012 (1)
- Şubat 2012 (2)
- Ocak 2012 (2)
- Kasım 2011 (2)
- Ekim 2011 (8)
- Eylül 2011 (6)
- Ağustos 2011 (6)
- Temmuz 2011 (8)
- Haziran 2011 (10)
- Mayıs 2011 (20)
- Nisan 2011 (13)
- Mart 2011 (5)
- Şubat 2011 (7)
- Ocak 2011 (12)
- Aralık 2010 (16)
- Kasım 2010 (9)
- Ekim 2010 (3)
- Eylül 2010 (6)
- Ağustos 2010 (10)
- Temmuz 2010 (2)
- Haziran 2010 (9)
- Mayıs 2010 (7)
- Nisan 2010 (7)
- Mart 2010 (13)
- Şubat 2010 (11)
- Ocak 2010 (4)
- Aralık 2009 (2)
- Kasım 2009 (5)
- Ekim 2009 (2)
- Eylül 2009 (4)
- Ağustos 2009 (8)
- Temmuz 2009 (2)
- Haziran 2009 (9)
- Mayıs 2009 (15)
- Nisan 2009 (19)
- Mart 2009 (18)
- Şubat 2009 (14)
- Ocak 2009 (23)
- Aralık 2008 (18)
7 yorum:
Hayır.... 50li yaşlara yaklaşmış bir anne olarak yalnız olmadığınızı söylemek istiyorum.Çocuğuma bilgisayarı yasakladığım günden beri hayal gücünün ne kadar arttığına bizzat tanık oldum.Televizyonu da tam olarak hayatından çıkarmasam da kısıtlamış bulunmaktayım.Bilseniz ne farklılık yarattı hayatında.....Hayal kurabilmeyi yeni öğrendi...Çocuğum henüz 8 yaşında......
Bu zamanın çocuklarının tek şanssızlığı tv ve pc.....
neşe,
benimde işim çocuklarla, onları gözlemledikçe kendi çocukluğuma gidiyorum..
hayal kurmaktan vazgeçmediğim için herkes bana çocuk diyor hala,
doğru olan büyümek mi? yoksa böyle devam etmek mi?..
ne çoksoru soruyorum bugün :)
Bence böyle devam etmek.Ben 49 yaşında içindeki çocuğu hala öldürmemiş Dört çocuğu olan bir bayanım.O çocuk içinizde yaşadığı sürece,olaylara yaklaşımınız bile farklı oluyor.
En önemlisi hiç yaşlanmıyorsunuz.Benim yaşımı şimdiye kadar kimse doğru tahmin edemedi......Hep 10 yıl geriden gittim bu hayatta...
hani bi sürü kararlar almıştık, sen neredesin bilemiyorum , ben sırasıyla yapıyorum, sırada Karadeniz ve Güneydoğu gezisi var, buyur gel
yanliz degilsin...
uykusuz,
uzuuun bir tatil beni bekliyor:)
fulcugum, ben varım merak etme sakın..
zaman zaman hepımız aynı duygu sandalında suruklenıyoruz, ama ısın garıp tarafı bız kurek ceksek de ıs yıne olacagına varıyor..
oyuzden belkı de esen yel ıle bı oyana bı buyana savrulmak en ıyısı..
Yorum Gönder