Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

2 Kasım 2010 Salı

"kibir"




"Kibir, kendinden habersizliktir!
Tıpkı güneşten haberi olmayışı gibi buzun..."
Mevlâna


Kibir denilen illetin insanın ruhunu nasıl kemirdiğini ve onu adeta esir aldığını gözlemliyorum.
Bir yakınım var, öyle ki kibirden burnu bulutlara değiyor!
İki saatliğine çay içmeye gidiyorsunuz, çay zehir oluyor, tadınız kaçıyor, benim burada ne işim var diyorsunuz.
Bir insan sürekli kendisini,çocuğunu,eşini över mi?
Kibirlisiniz, övünmeyi, böbürlenmeyi seviyorsunuz, bir tek sizin etrafınızda dönüyor dünya,bunu anladık ama bir yere kadardır canım, 2 saat boyunca hiç susmadan, karşısındakini dinlemeden anlatır da anlatır mı insan?
İçinize baygınlıklar gelir, kaçmak istersiniz ama bazen görüşmek durumunda kaldığınız bu korkunç insanlarla aynı havayı solumak bile zor gelir işte.
Nelerden bahseder, ay kaşım, gözüm, boyum posum gibi düşünmeyin,
Mesela, onun kızı hangi okulda okursa en iyi okul odur, diğerleri berbattır,lafı bile edilmez, öyle Amerikan kolejleri, Fransız liseleri bile yanında kültürsüz kalır o derece..
Ben kolejde okumuşumdur ama onun kızını çocukluğumdan beri benimle kıyaslamışlardır, yok şöyle lisanı yok böyle lisanı..Ben tercüme dahi yapabiliyorum, bundan para kazanabiliyorum, ama tek kelime ağzımı açıp da ben tercüme seviyesinde lisan biliyorum demedim, onlar sanki doğma büyüme ingiliz gibi davrandılar kızlarına, komediden öteye gitmedi gözümde.
O hangi kurumda çalışırsa en iyi kurum odur,en iyi çalışma imkanı oradadır,diğerlerini anlatırsınız o dinlemez bile!Size saatlerce iş yerini anlatır, patronlarını, masasını, düzenini, mesailerini, işlerini,yemeklerini...
O hangi semtte oturursa orası elit diğerleri gecekondu bölgesidir, evi sizinkinden 15 sene daha eskidir ama laf söyletmez, bizim evimiz gibisi yok, biz pencereden bakıyoruz 18.kattan sizin eviniz bit gibi görünüyor der!
Kendince biz 20 katlı binada oturuyoruz siz 7. katta kaldınız çok ufak sizin eviniz diye dalga geçerken, siz içinizden onun 18.kattan görünen bir evin ne kadar büyük görünebileceğini hesaplayamayacak kadar beyinsiz ama bir o kadar da bunu kabullenmeyecek kadar kibirli oluşuna tahammül edemezsiniz, dudaklarınızı ısırır, derin nefesler alırsınız.
O neyi dinlerse o kalitelidir, geri kalan diğerleri avamdır, yeniliklere açık değildir zaten bu tip insanlar bilyorsunuz, A noktasından B noktasına giderler sürekli..ve hayatta bir de C noktası vardır onlar için, tabii siz C noktasındasınızdır,kast sistemine göre parya sınıfı :))
O hangi arabaya binerse o araba iyi geride kalan arabalar at arabasıdır. Sizin arabanız eskidir, yenisini alamıyorsunuzdur, o yenisini alır, ama buna rağmen biraz susar insan değil mi?
Size 3 saat arabasından bahseder,aman topuğuna dikkat et binerken çizme der! Susmadan özelliklerini anlatır, ağzından salyalar akar, senin eski bir araban vardır,durumun imkanın yeterli gelmemiştir, biliyordur ki değiştirmeyi çok istiyorsun ama yapamıyorsundur..ama umurunda değildir, anlatır da anlatır,bu seninki gibi değil der, kırmızısını över, boyasını 50 kez cilalar, çocuğa anlatır gibi düğmeleriyle oynar bak bu düğme şöyle bu düğme böyle! Sanki karşısında dağlı vardır! Velev ki cahil biri olsanız da insansınızdır ama o sizi ezer,küçük düşürür.
Diğer her şeyi yerden yere vurur, en iyi marka otomobilleri bile aşağılar, hatta abartıp en iyi markalara bile pöhhhh der. Siz dan kek reklamındaki abartan karakteri dinleyen kadın görüntüsüne bürünüp "yok artık!!"dersiniz.
Malı kıymetlidir, cebi doludur hem de öyle böyle değil parasının hesabını bilmez ama size bir çay ısmarlamak zorunda kaldığında bahane uydurup ortamdan kaçacak kadar da cesaretsizdir.
üstelik bunun bahanesi de buranın çayı berbattır olur :))
İnsanlarla dalga geçer, kendi kanından olanlarla bile…
Saçlarına, makyajlarına, arabalarına, evlerine..sürekli kıyaslar her şeyi, kendisininkini üstün tutup karşısındakini böcek gibi ezer, iftiralar atar, kıskançlık krizlerini gizlemek için yapmadığı sözcük oyunu kalmaz...
Daha anlatırım ama sadece genel bir özet geçmek en iyisi sanırım :)Yosa siz de benim abarttığımı düşünebilirsiniz ama şunu bilmenizi isterim ki fazlası var eksiği yok.
Ne kadar olumsuz yön varsa birikiyor işte bazılarında,
Hayat ne gariptir ki böyle insanlarla karşılaşmak zorunda kalıyorsunuz, karşılaşmak bir kenara bazen görüşmek durumundasınız da.
Benim yaşam felsefemi biliyorsunuz artık, azıcık aşım kaygısız başım, ailem, dostlarım, hayat arkadaşım , ileride olursa çocuklarımdan ibarettir hayat.
Gezerim görürüm, tanırım, kaynaşırım, konuk olurum, çoğalırım, değişirim, yardım ederim, değiştiririm.
Eskiden ful, bu insanlara sinir olur kendi kendini yerdi, hadlerini bildirmek laf sokmak için uğraşırdı.Şimdi sakinim biliyorsunuz, gülümsüyorum ve acıyorum :))
Bu bataktan çıkmaları için dua etmeli belki de,
kibir mi..aman uzak dursun...
siz de uzak durun bu insanlardan..yalnızlığı hak ediyorlar.




2 yorum:

Mia Wallace dedi ki...

ıyy nefret ediyorum böyle insanlardan..

Ateş Böceği dedi ki...

:)) tıpkı bu resmi kullanarak bir yazı yazmıştım işte burda..http://eskigramafon.blogspot.com/2009/05/kibir.html

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!