Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

8 Kasım 2010 Pazartesi

"Küçük mutluluk dersleri vol 2"




Burada mutluluk adına ahkam kesiyor gibiyim, şöyle yapın böyle yapın...
Aslında net kısa öneriler sadece, ötesi beni aşıyor. Sanıyor musunuz ki ben çok iyiyim.
Şu ara hayatımda öyle bir durum var ki ne yapacağımı şaşırdım, alışık olmadığım durumlar, bir yanda sevgim geleceğim bir yanda acabalarım, ailem. Ne düşüneceğimi bilemez bir durumdayım.
Bana yol gösterecek şöyle bir bilgeye ihtiyacım var, ben anlatayım o dinlesin, dinledikçe şekillensin kafasında pek çok şey ve bana yardım etsin...
Dün birilerinden duydum diyordu ki hayal ettiklerimizle yaşadıklarımızın birbirinden ne kadar farklı değil mi?
Aynen öyle.
Mutlu muyum?
Evet diyebilirim şu an ama yarın hayır da diyebilirim, ya da tam tersi.Çünkü bunların hepsi anlık olaylar.Evet şu an kaygılıyım ama 10 dk. sonra mutlu olabilirim.sonsuza dek mutluluk yalnız masallarda biliyorsunuz :)
Durum böyleyken bu oyunlarla ayakta ve dik kalmaya çalışıyorum hepsi bu, arabesk söylemle hayat zaten yeterince zalim değil mi? İşte bu ufak desteklerle çökmüyoruz, sürünmüyoruz,umuda biraz daha yakınız hepsi bu.
Gelelim daha genel önerilere,

Mutlu olmanın diğer bir anahtarı da kendinizi olduğunuz gibi kabullenmekten geçiyor.

Fiziksel özellikleriniz, karakteriniz, eğitiminiz, yaşadığınız yer, işiniz, aileniz...

Siz bunların bütünüsünüz. Evet, daha iyi bir iş istiyor olabilirsiniz, ailenizi seçme şansınız da olmadı muhakkak, maddi durumunuz, mevkiiniz ya da sahip olduklarınız bol miktarda şans biraz da alınteri nihayetinde...

Kendinize ait olan her şeyi düzeltmek, düzenlemek, değiştirmek güzeldir kuşkusuz ama başkalarına bakıp onların sahip olduklarını kıskanmak, bunu sürekli hale getirmek, o aldı ben alamadım, o şanslı ben değilim diye sürekli hayıflanarak başkalarını takip etmek kendi yolunuzu kaybetmenize neden olur.

Bir başka değişle sürekli komşunuz bahçesine ne ekiyor diye bakarsanız, bunun size getirisi sadece boyun ağrısı olacaktır, üstelik o ilgiyi ve merakı komşunuz yerine kendi bahçenize göstermiş olsanız belki de en az onun kadar güzel bir bahçeye sahip olabilirsiniz.

Bir köşede oturup düşüneceğinize, hayat karmaşık, adil değil, her şey berbat diye daha da dibe düşeceğinize ben buyum böyle de mutluyum diyerek kendinizi "değiştirebileceğiniz" alanlarda istediğiniz kadar geliştirebilirsiniz.Yeter ki kısır döngüden sıyrılıp kendinizi sevin.

Kendinizi seviyorsunuz ama etrafınızdaki insanlar sizi çıldırtıyor da olabilir, onlara tahammül etmek zordur, ömrünüzü tüketiyor olabilirler. Bazı insanların enerji emdiklerine ben de katılıyorum.Bu durumda yapmamız gereken o insanları da olduğu gibi kabul etmek.Kötü karakterli ve kötü düşünceli bir insandan ne bekleyebilirsiniz ki? İyilik mi bekliyorsunuz ki her seferinde mutsuz oluyorsunuz yine mi ben diyorsunuz? Kıskanç bir sevgiliden ne beklersiniz peki? Anlayış biraz belki evet ama olmuyorsa o böyle diyeceksiniz. Katı bir baba, sizce değişir mi? Nabzına göre şerbet vermeyi deneyin ama sakın abartmadan,kişiliğinizden şaşmadan.Sadece kendinizi mutsuz etmemek adına çok fazla dertlenmeden, isyan etmeden, onların karakterlerinden beklediğiniz durumlar karşısında üzüntü duymayın,kendinizde asla suç aramayın.

Söyler misiniz bana, hayatta bugüne kadar değiştirilebilen bir insan gördünüz mü?

Siz saçını süpürge de etseniz, yıllarca uğraşsanız da bazı insanlar asla değişmez, o halde dediğim gibi onları da oldukları gibi kabullenin ve mümkün olduğundca size rahatsızlık veren insanlardan uzak durmaya çalışın.Eğer etrafınız sadece onlarla doluysa- misal benim işyerim, mesafe koymayı, bir kaç duvar inşaa etmeyi deneyin aranıza. Daha kısa cümleler, daha az sohbetler, sizi daha sakinleştireceği gibi aynı zamanda da kafanızı dinlemenizi sağlayacaktır. Ender de olsa karşınızdaki insan size "ben bir şey mi yaptım ne oldu " diyebilir, eğer derse sakın "hayır" demeyin, uygun bir uslupla rahatsızlığınız dile getirin.
Şahsen, bir sürü dalkavuğun arasında kalmaktansa tek başıma sakince çalışır, 2-3 kişiyle konuşmayı tercih ederim.

Bu insanlardan uzak kalmak, onların yaydığı kötü enerjilerden de uzak kalmanızı sağlayacak inanın bana.
Bazen içinden çıkılmaz gibi görünen durumlar olsa bile, önyargılarınızı ve olumsuz eleştitilerinizi bir kenara bırakın ve izleyin olan biteni. Değiştirmeye çalışmayın, çünkü değişmezler...Ne durumlar ne de insanlar.Bu yüzden siz değiştirmek için uğraştığınızda sadece yorulursunuz,değiştirmek için beklediğinizde sadece hayal kırıklığına uğrarsınız.
O nedenle bırakın oldukları gibi kalsınlar.

Bugün, 2.kısa mutluluk kuralımız,

Kendinizi ve içinde bulunduğunuz ortamı olduğu gibi kabullenmek.

Dün anı yaşamaya karar verdik bugün de kendimizi ve çevremizi olduğu gibi kabul etmeyi denemeye başladık. Sadece okumakla kalmayın uygulayın da.

Biraz umuda ve doğrulmaya ihtiyacım(ız) var.



9 yorum:

UykusuZ dedi ki...

bunu uyguluyorum ben yıllardır, çok işe yarıyor mu hayır, ama yaşıyorum sonuçta :)

Ful yaprakları dedi ki...

aynen yaşıyoruz işte:)
ama daha fazla huzur verdiği kesin, en azından ben artık eskisi kadar huzursuz değilim, mücadele etmiyorum değiştirmek için :))

Ful yaprakları dedi ki...

bi nevi sonunu bildiğim bir film gibi insanları değişritmeye çalışmak..
asla değişmezler :D

Fuliyama dedi ki...

Çok hoş bir paylaşım, güne başlarken okumak güzel oldu, teşekkürler!

Ful yaprakları dedi ki...

fuliyama,
rica ederim, her sabah beklerim :)

AidaSalem dedi ki...

Enerji emen insanlardan kaçma meselesine özellikle katılıyorum.
Keyifsizdim biraz, iyi geldi bu yazı.

Ful yaprakları dedi ki...

aidasalem,
iyi gelmesine pek sevindim :)

Entel Karınca dedi ki...

Enerjimi emen birçok insan var.. Bunlara tahammül gösteriyorum tabi. Ama nabzına göre şerbet verdiğim zaman insanlar benden soğuyor. Tıpkı şimdi olduğu gibi mutsuzum..
Kendimi çok seviyorum tabiki ama etrafımdakiler beni anlamıyor sanki. Ben onları anlıyorum,dinliyorum ama ben onların umrunda değilim..

Ful yaprakları dedi ki...

vişne çürüğü,
sanırım enerjini emen insanlar, nabzına göre şerbet verdiğini anlıyor,bu yüzden tepki veriyor olabilirler.
hep dert dinleyen konumunda olmamaya çalış..kendini de dinlettir, sen arayıp birilerini bir yerlere topla ve birlikte bir şeyler yapın mesela..bu tip şeyleri organize etmek insanların hoşuna gider, hem de çevren genişler.
misal.

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!