Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

9 Aralık 2010 Perşembe

"ful yaprakları iş yerinden bildiriyor!"

Bir sürü iş birikti, yapmam gerek, ha bugün ha yarın derken biriktikçe birikti, azar azar bitirdim. Ama şimdi yenileri birikiyor, eskiden olsa arı gibi çalışır bitirirdim, peki içimdeki o çalışkan,istekli insana ne oldu?
Milyonlarca insanın da yaşadığı,uzun zamandır geçer diye beklediğim ve bir türlü atlatamadığım "iş yerinde çalışma isteksizliği sendromu" yaşıyorum:)
Bunun sebebi sakın alamadığım zamlar, verilip de tutulmayan sözler, enayi yerine konulma psikolojisi olmasın?

Tanrım, parayı genelde iş bilmez, yordam bilmez adamlara veriyorsun bunu biliyorum artık. Onlar da hep cimri oluyor.Bugüne kadar eli bol, çalışanın hakkını koruyan,motivasyona önem veren şirket sahibi gördünüz mü? Çok ender belki de, belki var da ben bilmiyorum, eğer bilmiyorsam da öğrenmeye, görmeye ve tüm enerjimle çalışmaya hazırım bana hemen bir iş görüşmesi ayarlayabilirsiniz! Yok şaka değil, dalga hiç değil, ben çok ciddiyim.Yeryüzünde işlerin doğru gittiği bir şirket varsa ben de oraya gitmek istiyorum...


İşletme okumadım, benim üniversitede okuduğum alanım farklı, benim mesleğim sosyal yönü daha güçlü, yurtdışında çok geçerli ama güzelim ülkemde değer görmeyen bir meslek..Genelde kültürle, sanatla ilişkili meslekler ülkemizde değer görmez, yadırganır, aykırı bulunur, küçümsenir, detayları bilinmediği için önyargıyla bakılır hatta sorgulanır. Bunu sancısını yıllardır çekiyorum ve bu "sık dişini düzelecek" evresi fazla uzamaya başladıkça da bu alanda çalışmaktan soğuyorum.


Dediğim gibi işletme konusunda, personel hakları, çalışan motivasyonu konusunda tek kursa gitmişliğim ya da bilgi almışlığım yok.Ben okurum bol bol ve bilirim ki çalışan öncelikle kendini oraya ait hissetmek ister. Bu nedenle iş yemekleri verilirken burada olduğu gibi bir kısım çalışanı bundan soyutlamak, yandaki kapıya gidip davetiye verirken sizin kapınıza bir şey bırakmamak insanın değil oraya ait olma isteğini, kapısının önünden geçme isteğini dahi söndürür haksız mıyım?


Ait olmanın dışında bence bir çalışan biraz tatmin ister. Bu mesleki tatmin olabilir, imkan tatmini olabilir, maddi tatmin olabilir (bu en önemlisi ama yurdum insanı olarak biz hep azla yetinmeyi biliriz..).Özetle maaşınız iyidir siz de iyisinizdir, fazla mesai yaparsınız, arada fedakarlık istenir dert etmezsiniz, küçük sorunlar doğar görmezden gelirsiniz gibi..

Maaşınız idare eder bir tutar diyelim,o zaman kendinizi göstermek için iyi çalışırsınız daha iyisini elde edeceğinizi düşünürsünüz, servisiniz, yemeğiniz ne bileyim sosyal imkanlarınız vardır sıkarsınız dişinizi. Bunun sonucunda maaşınız pek artmazsa diğer olanakların iyiliği sizi biraz bağlayabilir ya da çalışma ortamınız, ya da maaşınız artar ve her şey daha da yoluna girer.
Bir de hiç bir şeyin iyi olmadığı yerler vardır şekil A Ful'un çalıştığı mekan :)

Ortam deseniz ;yok! size çılgın gözüyle bakıyorlar,dallas'ın minik versiyonu çevriliyor burada, herkes birbirine bir tuhaf bakıyor, maaş deseniz komedi, servis deseniz 2 gün var 5 gün yok, yemek deseniz gastritim bir türlü iyileşemiyor desem yeterli sanırım, yani işin özü berbat:)

Şimdi artılara gelelim, çok fazla çeşit çeşit karıncam var burada, hepsi pırıl pırıl, sevimli, zeki.
Hepsini ayrı seviyorum, onları çok iyi tanıyorum artık, onlar da beni çok seviyorlar, masamın üzerinde bir buket çiçek görmek, bir minik not, ufacık bir hediye, bir şeker, bir öpücük, bir sarılış bazen tüm yorgunluğumu alabiliyor.

Karışılıksız sevgi gördüğünüz o mini mini insancıklar tüm olumsuzlukları görmezden gelip rölantide daha iyi bir iş arayışını gerçekleştirmemi sağlıyor.

Kriz teğet falan geçmedi, bitmedi de, yazılan çizilenlerin aksine sadece ben değil etrafımda aylardır hatta 2-3 yıldr işsiz olan, işinden memnun olmayan ama yeni başvurulardan yanıt alamayan, olumsuzlukla dönülen pek çok arkadaşım var.

Televizyonda bir dizi var hani küçük sırlar, çok gülüyorum rastladıkça :)

18-19 yaşında insanlar binlerce liralık kıyafetlerle geçkinci ergenlik bunalımlarını ve ilişkilerini gözler önüne seriyorlar, hayatta başka hiç bir sorun yokmuş gibi.İşte insanlar da kafam dağılsın diye onları izliyor..Kafa dağıtıyor mu evet, ama dikkatinizi başka yöne çekmek anlamında değil, darbe görmüş bir kafa anlamında:)
Onlar da var hayatta tabii, onlar da bu toplumun yapısının bir parçası
Milyonlar izlerken benim gibisinin de çıkıp konuşması zaten saçma!

İşin özü, iş yeri sıkıntısından başladım nasıl oldu bilemiyorum ama şu garip diziye kadar geldim.

Sabrediyorum sanırım hala, bekliyorum, biliyorum düzelecek biliyorum, en kısa zamanda şu iş mevzusunu halledeceğim...



P.S. Sanırım bir buçuk seneyi geçti ben bu iş yerimle ilgili sıkıntılarımı yazmaya başlayalı, ama değişen pek bir şey yok, görünmez bir bağ mı var beni buraya bağlayan?


3 yorum:

kağıt faresi dedi ki...

aynı dertten ben de muzdaribim :(

Ful yaprakları dedi ki...

soluk,

o zaman iyi birer iş diliyorum ikimize de:)

Ateş Böceği dedi ki...

o çalışma şevki bir kere kırıldı mı gerisi gelir..

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!