Yenilikleri seviyorum, Derya Baykal'lığım tutuyor bazen, eski şeyleri alıp yeniliyorum, bir şeyler ekleyip yeni objeler yaratıyorum, karıncalarıma kağıttan kutu yapmasını öğretiyorum bu ara pek hoşlarına gidiyor. Bu nedenle bugün bir origami çiçeğinin fotoğrafını paylaşmak isteğim doğdu.
Ama bizim konumuz bu değildi değil mi? Kağıtlar,çiçekler, karıncalar..
Tamam, suçlu bir çocuk gibi şirinliğime sığınarak konuyu değiştirmiyorum,kafanızı karıştırmıyorum...
Esas karışıklığıma gelirsek...
Tamam mı diye düşünmeme en önemli etken sanırım kendimi tekrar ettiğim düşüncesiydi. Bloguma değer veren ve vakit ayıran tüm dostlarımın yorumları,mailleri gösteriyor ki bu yalnızca benim kuruntumdan ibaretmiş.
Bir moda blogunda ya da yemek blogunda yeni şeyler üretebilmek her zaman daha kolaydır diye düşünüyorum,her şey sürekli yenileniyor ama "insan"..işte biz bazen rutine saplanıyoruz.
Kişisel blog yazmak için zamanın yanı sıra istek de gerekiyor, herhalde ben bu ara koşuşturmam ve hayatımdaki değişimler yüzünden yaşadığım heyecandan ötürü biraz gergin ve ilhamdan yoksun hissediyorum kendimi.
Öyle anlar geliyor ki içiniz kusarken kaleminizden tek satır yazı çıkamıyor.Düşüncelerimi birileri okusa da kağıda dökse diyorsunuz. Hani eski fimlerde eline kağıdı alıp 2 satır yazan ve güzelim kağıdı buruşturup çöpe atan, bir kaç saat sonrasında kağıt yığınları ve bezgin suratıyla oflayıp puflayan o insanlar vardır ya,işte o insanlara benziyorsunuz, kağıdın hışırtısının kulağınıza verdiği zevk ve ziyandan öteye gitmiyor yazdıklarınız.
Yarım yamalak cümlelerle, yazılanlar hep aynı konular olsun istemediğim için bahaneler uyduruyorum ya da geciktiriyordum yazmayı.
Önümde garip bir zaman dilimi var.
Bu karışıklıklarımı,endişelerimi ve düşüncelerimi de yazıya dökeceğim ilerleyen günlerde...
Hayatım değişecek gibi görünüyor ama bir şeyler yoluna girmeden de değişti demek zor bence, önümde uzun bir süreç var.
Kimbilir belki de bu süreçte neler neler yaşayacağım, aslında heyecanımı burada paylaşmak kadar güzel bir durum da yoktur...Özenli yazmak tek isteğim, özen de istekle oluyor biliyorsunuz.
"Canım istemiyor, ilhamım kayboldu, kendimi tekrar ediyor muyum" diye sormadan ve bencillik etmeden yola kaldığımız yerden ufak esler vererek devam etmek en doğrusu sanırım.
Tamam sol şeritte hızla gidiyordum ben, bir ara sağa geçtim, hızımı yavaşlattım, hatta 4lüleri bile yaktım o derece!
Bu yüzden önümdeki süreç neyse onunla ilgili paylaşmak istediğim neler varsa yine eski ful gibi sizlerle paylaşarak devam ediyorum yazmaya :)
Kararsızlığımı, kaprisimi, çekincemi mazur görün lütfen..madem yaşamak dediğimiz şey en klişe anlatımıyla fazla ciddiye alıdığımız bir "oyun.."
O halde Bülent Ortaçgil'in kulaklarını çınlatalım, "oyuna devam, biz hiç kaybolmadık, kaybetmedik desek yalan; oyuna devam." diyelim...
Yeniden herkese kocaman bir "Merhaba".
Yine herkese içten bir "teşekkür", varlığınız ve bana verdiğiniz değer için..
Ve nefis bir şarkı --The Acorn - Flood Pt.1--
Dinledikten sonra canlanacağınıza garanti veriyorum!!!
6 yorum:
ohhh mis gibi. ben kendi adıma mutluyum burada olduğun için. gitme:)
elif Gizem,
çok çok teşekkür ederim :)
ha şöyle...şarkı da hoş..teşekkürler.
sevindim :) güzel paylaşımlara sevgiler..
yine,yeni, yeniden merhaba :)))
çok nefis şarkı..dnlerken gerçekten canlandım canım teşekkürler:))blogunuda çok sewdim
Yorum Gönder