Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

25 Nisan 2011 Pazartesi

"Kral ve dilenci"



Güzel bir hikayeyi paylaşmak istedim,

İyi haftalar...


Kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastladı.
Dilenciye “Dile benden ne dilersen” dedi.


Dilenci güldü ve “Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz” diye yanıtladı.
Kral dilencinin bu sözlerinden çok alındı ve dilencinin istediğini yerine getireceği konusunda ısrar etmeye
başladı:

“Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim” dedi.

“Sen söyle hele; ne istiyorsun?”

Dilenci “Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım”dedi.

Dilenci sıradan bir dilenci değildi. Kralın ilk yaşantısında öğretmeni olmuştu ve ona şu sözü vermişti:

“Bundan sonraki yaşantında tekrar karşına çıkıp seni uyaracağım.”

Kral bu olayı çoktan unutmuştu. Bu yüzden ısrar ediyordu:

“Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir kralım” dedi.

“Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.”

Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatıp, “Şu çanağı herhangi birşeyle doldurabilir misin?” diye sordu.

Kral kahkaha attı ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emretti. Çanak dolup taşmakta ve anında boşalmaktaydı.
Paralar buhar olup uçmaktaydı sanki.

Kralın onuru kırılmıştı. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağa yayılıyordu. Giderek pırlantalar, elmaslar,yakutlar akıtıldı çanağa. Ne var ki çanağın dibi yoktu sanki. Yedi yuttu ama boş kaldı.

Kral yenik düşmüştü. Dilenciye yalvarmaya başladı:

“Tamam, sen kazandın” dedi. “Dileğini yerine getiremedim ama ne olur bana çanağın neden yapıldığını söyle.”

“Çok basit” diye yanıtladı dilenci. “İnsan aklından yapılmıştır. Yani insanın isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek nedir ki! İstek ulaşılana dek, belli bir süre heyecan veren bir duygudur.


İstediklerini elde ettiğinde, tümü anlamını yitirir.

Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar.

Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gider. Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın.
İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek dilenci olursun.


Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasın demektir.


Sürekli yolculuk hali iyi sonuç vermez. Geri dön… Evine dön… Seni mutlu
edecek öğeleri dışarıda değil, kendi içinde ara!”

Rufus Wainwright”in dediği gibi:

“Mutlu olmak için uğraş vermelisiniz. Mutluluğa, iş,para ya da aşkla ulaşılmaz.


Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.”


16 yorum:

Ayşe Şakarcan dedi ki...

Güzel bir hikaye. Bana Mevlana'nın "her istek bir kahırdır" sözünü de hatırlattı...

dalgaizleri dedi ki...

Kahvaltıma bir hikaye eşlik etti daha ne isterim. Devamında her şeyi yemeyi içmeyi bir kenara bırakıp dikkat kesildim çünkü cümleler pata küte suratıma çarpıyor gibi hissettim. Tabi bu bir portre fotoğrafın karşısına geçip de bana bakıyor sanki demeye benziyor. Fotoğrafın karşısına kim geçse aynını hissedecektir. Yazı benim için yazılmış gibiydi...

İnsan nereye ne kadar kaçarsa kaçsın kendinden öteye gidemiyor.

Kendini tanımalı ve boşlukları doldurmalı insan. Mutluluk sahiden uğraş istiyor. Belki de onun için burada bu satırlarlayım.

Tatmin olmak konusunda ise tatmin olunamayacak şeylerin başında bilgi geliyor aslında. Diğer her şey için konulacak bir sınır mutluluğa kapı açacaktır sanırım.

Yine çok güzel bir yazı , teşekkürler Ful

ASLI dedi ki...

cok dogru ve güzel bir hikaye.Tesekkür ederim

lityummm dedi ki...

ful çok teşekkürler çok güzel hikaye..

Nil dedi ki...

ilk defa okuyorum. güzel ve doğru.

Moonish (moonsun) dedi ki...

Mutlulugun is, ask ve parayla olmadigini gec de olsa ogrendim... Mutlulugu hep iste ve askta sanirdim ama oyle degilmis... ic huzurumu yakaladigimda mutlu olacagimi biliyorum artik :) Guzel bir hikaye sevgili Ful :)

Ful yaprakları dedi ki...

Ayşe,

teşekkürler.
Mevlana..her sözü ayrı güzel...

Ful yaprakları dedi ki...

dalgaizleri,

hikayeyi ben de okuduğumda çok beğendim.

kendini hikayeye bu kadar yakın hissetmen ve sana birşeyler hissettirmesi de ayrıca güzel:))

rica ederim ne demek,

sevgiler,

Ful yaprakları dedi ki...

Aslı,

rica ederim,

sabahları böyle yazılar okumak insana pek iyi geliyor.

Ful yaprakları dedi ki...

lityummm,

beğendiysen ne mutlu:)

Ful yaprakları dedi ki...

küçük mucşzem,

kesinlikle,

mutluluk dediğimiz Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.

Adsız dedi ki...

merhaba,tam benlik bir blogmuş;sınavlarım bitsin yazılarını rahat rahat okumak istiyorum :)ders çıkarırım belki kendime:D

Nehire dedi ki...

Mutluluk uğraş mı ister,hoşgörü sahibi olmak mı bilinmez ama ilk adımın insanın kendisini sevmesi gerektiğini öğrenmesi ile başladığını düşünüyorum.Güzel bir öyküydü,teşekkürler Ful Yaprakları,sevgiyle kal...

Ful yaprakları dedi ki...

prettyflowery,

dünyama hoşgeldin:))

sevgiler,

Ful yaprakları dedi ki...

nehire,

kesinlikle.
insanın kendisini sevmesi ile başlar her şey.
ve devam eder...

sevgiler,

minimalist dedi ki...

çok güzel bir hikaye imiş; bildik bir şeyi hatırlattı bize tekrar; hep unuttuğumuz; istekler yüzünden boğulduğumuz, yorulduğumuz, elde edemediğimizde üzüldüğümüz... Ne için???

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!