Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

20 Aralık 2010 Pazartesi

"Sezgiler iş başında"

Sezgilerinize güvenir misiniz?

Hayatta genellikle sezgilerimle hareket ederim, tabii ki mantığımı da kullanırım ama sezgilerimin bugüne dek beni pek yanılttığını görmedim. Bazen sezgilerimi bastırdığımda,dinlemek istemediğimde rahatım zannederim ama genelde bu durumlarda başıma kötü şeyler gelir:)
Erkekler alınmasın ama kadınlar sezgi yönünden erkeklerden daha iyidir bence--oğlak erkeği dışında--
Çoğu insanın içten pazarlığını, iki yüzünü,zaaflarını herkesten çok daha erken görürüm,buna ister yetenek deyin isterseniz şanssızlık:) Ama bu konuda çok tecrübem olduğunu bilin yeter.
Örneğin hangi arkadaşıma "şu kişiye dikkat et ,lütfen fazla içini açma" dediysem ve o da haklı olarak "saçmalama o asla öyle biri değil" dediyse, sonunda ağlayarak yanıma gelmiştir:)
Buna rağmen,gözlemlerimi ve uyarılarımı çok yakınlarım dışında pek kimseyle paylaşmam, insanları birbirine düşüren, yanlış yönlendiren bir kadın olarak görülmeyeyim diye...

İşyerimde bir departmanda, müdürlük gibi bir pozisyona yeni biri başladı, bir kadın.
Herkes bana kadının ne kadar sevimli, ne kadar tatlı dilli olduğunu söylüyor, ben tepki veremiyorum tabii, "hı hı" deyip geçiyorum. Çünkü bana göre kadın sevimlilik maskesinin ardında aslında gerçekten çok kıskanç ve kompleksli...
Şimdi diyeceksiniz ki pes ful! Sen ne biçim insansın ki,çok tanımadığın biri hakkında yargısız infaz yapıyorsun.

İçimdeki sese kulak verdiğimde,haklı olduğumu söylüyor.
Eminim bir kaç ay sonra ufak tefek de olsa o kadın kendi kimliği hakkında ipuçlarını vermeye başlayacak ve insanlar görecekler ama ben şimdilik tüm bu sezgilerimi saklamayı planlıyorum ve kadına mesafeli, temkinli yaklaşıyorum.

Neden mi bu kanıya vardım, ilk başta kadın, karşısındakini dinlemiyor, bir konuda sohbet ederken hemen kendisini öne çıkartacak bir konuyu atıyor ortaya. Sürekli kendisini övme potansiyeli var ama bunu alttan alttan yapıyor,sevimli sevimli.
Komleksinin çok yukarıda olduğunu hissediyorum.
Sürekli eğitiminden bahsediyor, kardeşlerinden, eşinden, hayatından ama bunu sıradan bir şeymiş gibi laf arasında söylemiyor, hep kısasa kısas şeklinde gidiyor, sanki bir güç savaşı,sıkılıyorum.
Hasteneye gittiğini bile, ünlülerin hastanesi olması sebebiyle sanırım, hastanenin ismini vererek söylüyor.

Bunu anlamak için yüzeyselden öte bakmanız gerekiyor. "Ay ne şirin kadın..."diyorlar, ama bence onun içten içe kendisini kanıtlamak isteği var, söz gelimi benim mesleğimle ilgili bir iş var üzerinde çalıştığım, bana telefon açıp "ben ınternetten buldum da şöyle yaptım da böyle yaptım da, işte sen de adamlarla konuş,bulsunlar yapsınlar, iyi fiyat versinler.." diyor, sonunda da "canım" kelimeleri havada uçuyor, istediğini kap:)
Bu benim işim, adamları 7-8 senedir tanıyorum ama o bilmese dahi ben yaparım diye atılıyor benim işime. Bu da bir başka kendini gösterme durumu... yeni geldim ama her işe yetişirim gibilerinden.

Karıncalar beni çok seviyor, o yanımdayken gelip sarılıyorlar, bakıyorum hemen gidip kızına yaklaşıyor, diyor ki "öğretmenleri çok seviyorlar onu, ben çok iyi veliymişim, ilgiliymişim.***teyzesi biliyor musun benim kızım çok akıllı..öyle diyorlar."diyor yanımızdaki diğer kadına dönerek.
Basit bir çocukluk bu ama neden benden başka kimse fark edemiyor bu basitliği onu da anlamıyorum, kör göze parmak durumu bu aslında. İnsanların çoğu nabza şerbet yaşadıkları için olabilir mi?

Aslında karıncaların sevgi gösterisi benim için sıcacık bir sevgi yumağından ibaret, asla ben ne kadar seviliyorum derdim yok benim.
Sabah masama bırakılan bir paket çilekli çikolata ya da bir minik gofret, bir buket çiçek ya da güzel bir not beni kendime getiren güzel enstantaneler, övünme aracı değil. Anlatmaktan keyif aldığım sevimli bi durum.

Ama diyorum ya herkes bunu bilemiyor,göremiyor.Bazen diyorum ya ben de göremiyorum. Mesela eski işyerimde çok iyi bir aile babası olduğunu düşündüğüm bir adamın en yakın arkadaşlarımdan birine "sana aşığım" dediğini öğrendiğimde ve "evliliği sorun etmiyorum artık devir böyle"dediğini duyduğumda şaşkına dönmüştüm, "ben nasıl fark etmedim"diye!
Hala aklıma geldikçe sinirlerim zıplıyor, bu ara hep aldatma hikayeleri duyuyorum yazık ya çok yazık.

Şimdilik izlemedeyim :)

İşin özü, beden dili, gözler ve bir kaç ufak detaya bakarak çok genel de olsa sağlam bir tespit yapabilirsiniz.

Biraz dikkatli ve sabırlı olmanız yeter.



4 yorum:

öykü dedi ki...

ılk ızlenıme ben de cok guvenıyorum
yanı ılk bakısta bırısı ıcın ne hıssedıyorsam devamında da aynı sekılde gelıyor

bu sanırım ıletısımle ılgılı mesleklerde daha cok kazanılıoyor


şöyle dıycem ful

ısın zor
anlattıklarından cıkardıgım kadarıyle dusuncelerın ıcın

evet haklısın dıyorum

Ful yaprakları dedi ki...

öykü'cüm,
kesinlikle iletişimle ilgli mesleklerde sarraf oluyorsun :)

bana hak vermene çok sevindim, biliyorum senin de hislerin pek kuveetli.

beenmaya dedi ki...

eğer cevaplamak istersen bir mimin var ben de :)))

http://beenmaya.blogspot.com/2010/12/proust-anketi-mimi.html

Ful yaprakları dedi ki...

memnuniyetle beenmaya'cım :)

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!