Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

29 Mart 2011 Salı

"Çocuk, kitap, kütüphane ve çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak Vol. 1"




Kitap okumak, bilgilenmek, araştırmak, sorgulamak, yepyeni dünyalara açılmak, kelime dağarcığınızı geliştirmek, farklı hayatlar keşfetmek, okuduğunuz her kitapla biraz daha değişmek, iyileşmek, bilginin o keskin hazzını tatmak...

Kitap okumanın önemini ve değerini burada anlatmaya kalksam kelimeler yetmez bunun bilincindeyim. Türkiye'de okuma alışkanlığının ne denli az olduğunun da farkındayım.

Dev binalara yapılan yatırımların binde birinin kütüphanelere,kitaplara yapılmadığının da..

Bu yüzden cahillikle mücadele etmek her geçen gün zorlaşıyor ve her geçen gün bilgisizlikten, cehaletten, kendini ifade edememekten, bir yerlere yönelememekten dolayı gazeteler, televizyonlar vahşetlerle, suçlarla dolup taşıyor.

İnsanlarımız okumuyor, araştırmıyor, sorgulamıyor.

Televizyonun karşısında beyinlerini yıkıyorlar, günlere gidiyorlar, evlendirme programlarındaki amcalar ve teyzelere saatlerce boş boş bakıyorlar. Dünyada olup biten hiç bir şeyden haberleri yok, popüler dizilerdeki karakterlerin yüzükleri parmaklarında, onların saç renklerini yaptırıyorlar, kuaförde okudukları magazin dergileri ve doktor sırası beklerken sehpa üzerinde duran günü geçmiş, bol reklamlı dergilerin resimlerine bakmaktan ibaret bilgiye olan ilgileri.

İşte bu yüzdendir ki toplumumuz giderek yozlaşıyor, cahilleşiyor.

Çünkü çekirdekten iyi çocuk yetiştirmiyoruz, yetiştiremiyoruz.Okuyan,meraklı çocuklara dönüştüremiyoruz onları...

Araştırma yapmayı bilmiyorlar, bilgi onları meraklandırmıyor çünkü önlerinde her bilgiyi alabileceklerini zannettikleri sanal dünyaları var.

Okumanın önemini vurgulamak isterken siz yazıyı okuyan arkadaşlarıma da sormak isterim,

Her yıl Mart ayı'nın son haftasının "Kütüphane Haftası" olarak kutlandığını biliyor muydunuz?

İşte bu haftada çocuklarınızla olan iletişimizde kitaplara sıklıkla yer vermek adına bir başlangıç yapabileceğinizi düşündüm.

Çocuklarıyla birlikte okuyan, onlarla ilgilenen, sıklıkla kitabevlerini ziyaret eden bilinçli anne babalar için zaten söyleyecek sözüm yok, çocuklarıyla kitap okumayanlar içinse bundan sonra güzel bir adım atarak zararın kıyısından köşesinden dönebilmekte gizli her şey.


Okuma alışkanlığı çocuk yaşta edinilir malumunuz ve bunun için anne babalar çok fazla iş düşüyor.

Çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmakla ilgili ilerleyen günlerde bir yazı hazırlamayı ve sizlerle de paylaşmayı düşünüyorum. Ancak o yazıdan önce minik ipuçları verebilirim sizlere.

Çocuklarınıza bolca kitap okumanın ve kitap seçiminde onu bir parça yalnız bırakıp kendi kendine karar vermesini sağlamanızın yanı sıra, sizde o gözlemci miniklere model olarak evde düzenli kitap okuyun lütfen.

Televizyon karşısında saatler geçirip, yatma saati geldiğinde yatağına giden üşengeç anne babalar olmayın, çocuklarınıza o berbat dizileri izletip beyinlerini çürüteceğinize, sürükleyici bir kitap seçin ve okumaya başlayın sakin bir müzik eşliğinde, onu zorlamayın sakın, bekleyin ve görün o da kitabını alıp en rahat koltuğa kurulacaktır.

Televizyonda hayatınızda olacaktır elbet ama çocuklarınızın beynini esir almasına, popüler kültürlerin onu sıradanlaştırmasına izin vermeyin.

Bırakın okusun, sporla uğraşsın, oyun oynasın,sosyalleşsin. Öyle çocuklar biliyorum ve tanıyorum ki daha 7 yaşında bu aralar televizyonda sıklıkla gösterilen ve ona uygun olmayan bir dizinin bağımlısı olmuş...Oradaki kelimeleri konuşmalarının içinde sanki hayatının bir parçasıymışcasına taklit ediyor.Çok komik deyip gülüyor anne babalar..oysa komik değil, çok acı.

Unutmayın onların modeli sizlersiniz, anne babalar ve kardeşleri. Çocuk evde kiminle yaşıyorsa ve ne görürse onu uyguluyor,alışkanlıkları o yönde gelişiyor.

Kitap seçerken çocuğunuzun yaşına uygun, renkli, küçük yaş grupları için bol resimli ve az yazılı kitapları seçmeye özen gösterin. İlkokul çağındakiler içinse mümkün olduğu kadar serisi olan renkli kitapları seçmek onların meraklarını tetikleyerek serideki diğer kitapları da satın almaya, okumaya, biriktirmeye ve giderek okumayı ve kitap satın almayı bir alışkanlık olarak benimsemesine neden olacaktır.


Kitabevlerinin yanısıra bir de kütühaneye de gidin birlikte, (her ne kadar ülkemde kütüphanelerin sayısı az olsa da..her türlü lüksümüz, konforumuz varken mahallelerimizde fırınlardan, markalı kahvecilerden 2'şer 3'er tane varken 1 tane bile kütüphanemiz yoksa...da siz yılmayın sakın.) sakin bir ortamda oturun, okuyun, rahatlayın.


Bu konuyla değil ama kütüphanelerle ilgili çok güzel bir yazı paylaşmak istiyorum sizlerle,bu yazı http://www.birdolapkitap.com/ adresinden alıntı.

Yazının sahibi, aynı zamanda sitenin yaratıcılarından biri olan Banu Hanım.

Kendisinin ellerine sağlık...

Keyifle okuyun lütfen ve okurken de düşünün, neden mahallemizde kütüphanemiz yok? diye.,

Belki de talep etmeliyiz bir yerleden, istemeliyiz, gerçekleştirmeliyiz.


Adım atmalı, en büyüğünden.

---
Şimdi biraz hayal kuralım. Diyelim ki bugün işiniz yok; evde de durmak istemiyorsunuz.

Dışarı çıktığınızda güzel vakit geçireceğiniz bir yere gitmek istiyorsunuz. Nereye? Klimalarla havalandırılan, içine güneş ışığı ve havanın girmesi yasak olan, boş boş gezinen insanlarla tıka basa dolu o iğrenç alışveriş merkezine tıkılmak mı?

Haydi canım!

Şu son yıllarda pek moda olan kahveci dükkanı zincirlerinden birinde, kahve almak için kuyruk beklemek mi? Yok artık! “40 Gün 40 Gece Alışveriş” sloganıyla insanları saçma sapan bir tüketime boğan insanlara inat, kütüphaneye gitmeye ne dersiniz?

Hayal kurmaya devam… Size en yakın kütüphaneye gittiniz. Kapıdan içeri girer girmez bir kitap kokusu sardı sarmaladı sizi.

Şu yan taraftan kahve kokusu da gelmiyor mu?

Bakın, kahveciye gitmeye gerek yokmuş.

Norfolk & Norwich Children's Library / İngiltere Kütüphanede ihtiyacınız olan her şey mevcut. En son çıkan kitaplar, en sevdiğiniz bilim dergisinin tüm sayıları, dünyanın kaynağını sunan internet, birbirinden ilginç filmleriyle şahane bir DVD koleksiyonu, bir de müzik arşivi… Arkadaki ek binanın önüne park etmiş onlarca puset…

Bu kütüphanede bebekler için de bir bölüm var. Merak edip çocuk bölümünün kapısından kafanızı uzatıyorsunuz. Belki sizin ufaklığı da getirirsiniz buraya. O da ne?

Küçük küçük masalar, sandalyeler, yerlerde minderler, minderlerde kitap okuyan bıdıklar… Kitap rafları onların boyuna göre tasarlanmış.

İstedikleri kitaba ulaşabiliyorlar. Bir tarafta oyuncaklar da var. Evet, evet, bir dahaki sefere mutlaka sizin cüceyi de getireceksiniz buraya…

Geri dönüp raflar arasında gezinmeye başlıyorsunuz. Bugün işiniz yok ya… Acaba ne okusanız? Şu hep merak ettiğiniz mimarın yaşamını mı, en sevdiğiniz yazarın son kitabını mı?

Eve giderken üye kaydı yapıp birkaç tane de evde okumak için kitap alsanız ya…

Kitapçılara para mı dayanıyor? Belki bu kütüphane üyeliği sayesinde almak, okumak isteyip de alamadığınız kitapları okuma şansınız olur. "Kütüphanedeki Aslan" Ne güzel hayal, değil mi?

Bir şey itiraf edeyim mi? Ben en son yüksek lisans tezim için taksim Atatürk Kitaplığı’na gitmiştim.

Sonradan tadilat için kapandı, uzun süre kapalı kaldı orası.

Duyduğuma göre çok bir şey değişmemiş. Aradığınız kaynak için saatlerce beklemeniz gerekir, interneti yoktur, o şahane mimarisine rağmen soğuktur, ruhsuzdur. Oysa ben içindeki kitaplar kadar renkli, içindeki, kitaplar kadar dünyayı bana taşıyan, cıvıl cıvıl bir kütüphane istiyorum. Etkinlik mekanları olan bir kütüphane istiyorum.

Kemiklerimi cezalandıran sandalyeler değil, içine gömüleceğim koltuklar istiyorum.

Kitap okuduğumu bana unutturan, beni o kitabın içinde yolculuğa çıkaran bir kütüphane istiyorum. Ben saat 5’te kapanan değil, gece yarısına kadar açık kütüphane istiyorum.

Her insanın kendi yaşadığı ilçede böyle bir kütüphane olsun istiyorum.

Ben çocuklarımızı götürüp binlerce kitabın arasına sokabileceğimiz, onların oyunlar oynayabileceği bir kütüphane istiyorum.

Ben “Kütüphanedeki Aslan”ın gittiği kütüphaneyi istiyorum. Umarım, bir gün olur…

Sizin kütüphane deneyimleriniz nasıl?

Türkiye’deki kütüphanelerle ilgili anılarınız varsa paylaşır mısınız lütfen?

Yurt dışında kütüphaneleri ziyaret etmiş okurlarımız da görüşlerini paylaşırsa çok seviniriz.

En çok da nasıl bir kütüphane istediğinizi merak ediyoruz.

Kütüphaneler Haftanız kutlu olsun!

(bu konudaki 2.yazıma buradan ulaşabilirsiniz.)

5 yorum:

Sibelbek dedi ki...

hafta sonları kapalı olmasından mütevellit, çalışmaya başladığımdan beri hiç gitmedim kütüphaneye. aslında Tibet'in o kitap kokusunu almasını çok isterim. iznimin bir gününü buna ayırırsam iyi olacak :)

Sibelbek dedi ki...

bu arada Brida'yı çok beğendim ve hatta CADI olasım var ;)

Unknown dedi ki...

kitap okuma alışkanlığı ailede başlar.İçinden gelip de okuyan çocuklar var ama genelde anne ve baba faktörü bunda çok etkilidir.
Okullarda okuma saati var, o saatte kimse kitap getirmiyor hala o saatin yapılma amacını kavramış değiller...Daha çok çok fırın ekmek yememiz lazım

Moonish (moonsun) dedi ki...

Ozledim seni sevgili Ful :) uzun ve kaliteli yazilarini seviyorum senin :) Insallah bir daha hic gitmem :)

Pembe Ayçiçeği dedi ki...

her cümlende sonuna kadar haklısın. kitap okumak kadar güzel birşey yok :)))

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!