Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

12 Eylül 2011 Pazartesi

"Evliliğe alışma turları"




İşyeri tadilatı, masamın,bilgisayarımın olmayışı, iğreti gibi köşe bucak bir yer arayıp öylece durduğum aylara rağmen ful yaprakları olarak hala delirmediğimi ve ayakta olduğumu söylemek istedim.
Bu işkence ne zaman bitecek inanın bilemiyorum.
Sabah ofisime çıktım, karşıdan bir parça denizin göründüğünü fark ettim, eşyalarım taşınırken masamı denizin yönüne doğru çevirmek istediğimi düşündüm, tabii kablolar, ınternet çıkışları bilmem neler izin verirse ve plana uyarsa "dışarıyı izleyerek çalışmak" en iyisi dedim kendime...
Hoş daha ortada hiç bir şey olmasa da, benimkisi sadece mekana bakıp hayal kurmak işte o kadar, öylesine kendimi avutuyorum usul usul...

Öte yandan hayatın diğer kısmını soracak olursanız evliliğe, ev işlerine alışmaya çalışmakla geçiyor.
Erken kalkılıyor, yarım yamalak bir kahvaltı ediliyor, nesquikli süt ve mikrodalgaya varlığı için dua ediliyor, işyerindeki stresten vakit kaldığında "akşama ne pişirsem" sorusu kulakları tırmalıyor, işten çıkılıyor, eve dönüş başlıyor, servisten iniliyor, markete uğranıyor alınacaklar alınıyor, eve gidiliyor yemek yapılıyor, bir şeyleri doğrarken aklınıza "aa çamaşırlar!" diye bir fikir çalınıyor, sonra gidip çamaşırlar ayrıştırılıp makineye konuluyor, sonra gidip yemeğe devam ediliyor, yemek pişerken 2.çeşit varsa o da yapılıyor, sonrasında ev toparlanıyor, bulaşık makinesi dolu oluyor ve onu boşaltıyorsunuz, kapıcı geliyor çöpü veriyorsunuz, bir iki dakika televizyona bakmaya fırsatınız oluyor..
Home TV'deki yemek tariflerine "vay be ne güzel, bizde de bu kristal zencefilden satılır mı acep?" diye bakarken gerçek dünyayla yüzleşiyorsunuz, çamaşır makinası bitiyor, çamaşır asıyorsunuz, öncekileri topluyorsunuz, kapı çalınıyor, yemek pişiyor, eşiniz geliyor, yemek yeniyor, bitiyor, sofra toplanıyor, bulaşık makinesi dolduruluyor, meyve-çay neyse yapılıyor, ya da cuma-cumartesiyse dışarı çıkılıyor, haftaiçiyse belki kısa bir yürüyüş ya da parkta bir gezinti, televizyona en fazla 1,5 saat zaman ayrılıyor, o da gelende DVD...
Sonra gözler kapanıyor, bir de bakmışsınız uykuya direnemez hale gelmişsiniz ve ertesi sabah bu döngüye devam etmek üzere bedeninizi dinlendiriyorsunuz.

Okurken yoruluyor insan değil mi? :)

Bunların dışında evlilik çok güzel, hayatın kendisi bu döngü çünkü, bekarken sorumluluğunuz çok daha az, evlendiğinizde ise bu olgu çok ciddi biçimde artıyor sadece...
Sorumluluktan korkmuyorsanız mesele yok ama itiraf edeyim bazen yorgunluktan ağladığım oluyor..Şimdilerde daha alışkınım herşeye. 2 ay önce daha zorlandığım yemekleri daha çabuk yapıyorum, artık evi daha çabuk toparlıyorum, pratikleşmeye başladıkça işleri daha kolay yoluna koyuyorum ve bu da yorgunluğumu bir parça azaltıyor. Küçük molalar veriyorum kendime, sevdiğim programları izlemek için, dışarı çıkmak için, yürüyüş yapmak için...
Eşimin anlayışlı ve hiç titiz olmamasının iyi bir şey olduğunu görüyorum :) Zira titiz biriyle yapamam ben..hoş ben de titiz ve temizimdir, herşey topludur,temizdir ama normal ölçülerde, bunu hastalık haline getirenleri ve eşlerini tanıyorum, tam bir kabus yaşıyorlar!

Eşimi çok seviyorum ve bazen sadece onunla olmak için bile bu kadar fazla sorumluluk altına girmeye değer diyorum, benim eşim sabah 9 akşam 6 çalışan bir adam değil, işi epey zor ve sektörü hayatımızdaki pek çok şeyin kalbi neredeyse.. o yüzden yetişmesi gereken işleri için gerektiğinde sabahlaması da gerekiyor, onların mesleğinde düzen ve uyku pek yok..hal böyle olunca, sorumluluk çok daha fazla oluyor benim için, istiyorum ki işten geldiğinde karnı doysun, yüzü gülsün, yorgunlupunu atsın..

Yorgunluk ve yeni ortama alışma kaynaklı olduğunu düşündüğüm sağlık sorunlarım arada kendini gösterse de, kendimi iyi hissetmek için elimden gelen herşeyi yapıyorum, kendimi sürekli iyi şekilde telkin ediyorum.

Bekarlıktan, evinizden,ailenizden ve alışkanlıklarınızdan ayrılıp kocaman bir evi sırtlamak ve bambaşka bir hayata başlamak kolay olmasa gerek, işte bunu söylüyorum kendime. Bir de işyerimde düzenimi sağlamak istiyorum bir an önce.Hayatınızın büyük bir kısmı orada geçiyor çünkü ve ne kadar huzurlu olursanız o kadar iyi oluyor hayat sizin için.

Sözün kısası evlilik neymiş onu anladım ben :)

Mutlu, yorgun ve aşık bir savaşçıyım !


9 yorum:

Ateş Böceği dedi ki...

EVLENEYİM BARİ BENDEE BİR BEYAZ ATLI PRENS BULURSAM DAHA GÜZEL EVLENE BİLİRİM ZANNIMCA :))

beenmaya dedi ki...

aşk var ya sonuçta içinde her şeye değer öyle değil mi :))

beenmaya dedi ki...

aşk var ya içinde her şeye değer değil mi ama :))

dalgaizleri dedi ki...

:)

Adsız dedi ki...

Merhaba Ful yaprakları,
Durumumuz benzer..Yalnız değilim, yalnız değilsin..Yaşadığım yer küçük bir yer..Ev-iş doğrultusunda gidip geliyorum,döngüsünü tamamlayacak bir dairem bile yok..Belki ben yaratmıyorum o daireyi o ayrı mesele..Ama yaşımız ve durumumuz gereği gördüm ki benzer farkındalığa varmış insanlar sanırım benzer şeyleri sorguluyor benzer dönemlerde.. Benim de yeni evli olmam ve ev işlerinin gözümde büyüyor olması, işimle ilgili sıkıntılar, hayatın anlamını aynı şekilde sorgulamam blogunla alakadar olmama sebep oldu..Bazı yazılarını okurken gerçekten çok şaşırdım, benim düşüncelerim yazıyordu :)Daha yeniyim ama blogunu bulduğum için çok mutluyumm..Güzel günler..

Unknown dedi ki...

deniz görmesine sevindim odanın..kablolar umarım sorun çıkarmaz...Arada es verdiğinde denize bakar deryalara dalarsın...
Ama en güzel kısmı aşık olman.Aşk varsa pembelik de vardır ...

Little E dedi ki...

aynı yollardan gececegım az kaldı soyle bır okudum da benı neyın bekledıgını anlayayım dıye. Ama evet ask var ya ıste onun ıcın deger herseye :)

Meyra dedi ki...

bu aşk varya sarıp sarmalayıp herbişeyi yaptırıyo insana:))

Adsız dedi ki...

Bende düşüncelerine katılıyorum..tüm yeni evli ve çalışan kızlar aynı şeyler düşünüyor herhalde..ama onemli olan aşktır ve karşıdaki insan..bazen soylediği iki laf veya basit bir dokunuş herşeye değer :)

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!